Akşener: "Bizi engellemeye çalışan Beştepe değil, Saraçhane"
İYİ Parti lideri Meral Akşener: 'Artık açıkça görmeye başladık ki meğer ana muhalefet partisi de bizden çok rahatsızmış. Bizi sansürlemek isteyen, Saray değil, belediye. Beştepe değil, Saraçhane' sözleriyle CHP'yi eleştirdi
'BİZİ SANSÜRLEMEK İSTEYEN; SARAY DEĞİL BELEDİYE'
Akşener'in açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
'Bugün de birileri istiyor ki; billboardsız seçim kampanyası yapalım ama bu defa, öncekilerden farklı ve ilginç olarak; önümüze bu engeli çıkartan iktidar değil, ana muhalefet. Bizi sansürlemek isteyen; saray değil belediye. Bizi engellemeye çalışan; Beştepe değil, Saraçhane! Yaa, ne kadar da ilginç değil mi? 'Hadi canım, o kadar da olur mu?' dediğinizi duyar gibiyim. Heyhat, oluyor. Maalesef oluyor. Şimdi gelin size, olayın detaylarını anlatayım. Gördüğünüz görseller; yerel seçim kampanyamızın, ilk aşaması için hazırladığımız; bilbord görselleri. 4 sloganımız var: Birincisi; 'Tek adam baskısına da; eş başkan kavgasına da; mecbur değilsin.' İkincisi; 'Cumhuriyete savaş açana da; teröre alan açana da; mecbur değilsin' Üçüncüsü; 'Yandaş medyaya da; yoldaş medyaya da; mecbur değilsin.' Dördüncüsü; 'Hain diyene de; cahil diyene de; mecbur değilsin.' Muhteremlerin, büyük karın ağrısının sebebi, işte bunlar. Bir tane de benden olsun; beşinciyi de ben eklettim; 'Saray sansürüne de; belediye sansürüne de mecbur değilsin.'
'NE HİKMETSE BASIMI YAPILAN BİLBORDLARIMIZIN...'
Her siyasi parti gibi biz de; seçim kampanyamızın hazırlıklarını, tamamladıktan sonra bir şirketle anlaşarak; Ankara, İstanbul ve İzmir'de, bilboardlar kiraladık. Şirketle yaptığımız, anlaşmaya göre; standart bir uygulamayla belediyelerden, onay alındıktan sonra; billboardlarımız, geçtiğimiz Pazar akşamı asılacak, Pazartesi sabahı da sokaklarda görünür olacaktı… Ama ne oldu, biliyor musunuz? Bilbord görsellerimiz baskıya gitti.
Ancak ne hikmetse basımı yapılan bilbordlarımızın, fotoğrafları çekilip; birilerine gönderilmiş. Sonra da; İstanbul'dan şirkete bir telefon gelmiş. Peki telefonda, ne denmiş, biliyor musunuz? 'Bunları asmayacaksınız.' Üstelik, sadece İstanbul'da değil; Ankara ve İzmir'de de asılmayacakmış. Sonra da eş başkanlık deyince alınıyorlar. Gelen bu telefonun üzerine; şirket de haliyle, korkmuş, tedirgin olmuş.
Uygulanan bu korkutma taktiği size de bir yerden tanıdık geliyor mu? Referandum sürecinde toplantılarımız için kiraladığımız, salonları hatırlayın. Partimizin, kuruluş lansmanı için anlaştığımız; ama sonra, anlaşmayı iptal eden, ünlü oteli hatırlayın. Hatta, genel merkezimiz için kiralayacak bina aradığımız, günleri hatırlayın. Ne kadar da nostaljik değil mi?
EKREM İMAMOĞLU İLE MANSUR YAVAŞ'I HEDEF ALDI!
Bu tip durumlarda, prosedür gereği; eğer belediye onay vermiyorsa sebebiyle beraber, bir ret yazısı kaleme alıp imzalı ve kaşeli şekilde, şirkete dolayısıyla, bize iletmesi gerekir. Ama ne hikmetse; lafa gelince, kapsayıcılık ve şeffaflık abidesi kesilen, bu belediyeden bize gönderilen ne bir ret ne de bir onay yazısı olmadı. Sadece şirket, gelen bu telefon sebebiyle bilbordlarımızın, asılamayacağını söyledi.
İşte o nedenle çok yakın bir gelecekte, bu kepazeliğin ihalesini; şirketin üzerine yıkarlarsa, hiç şaşırmayacağız.
Çünkü biz, zaten şirkete telefon açan, bu fevkalade cabbar arkadaşları, kapalı kapılar ardında, aslan kesilip iş icraata geldiğinde ise meydana çıkmaya, cesaret edemeyişleriyle tanıyoruz. Ama belli ki, bunlar karşılarında kimlerin olduğunu unutmuş. Ben hatırlatayım; 15 yıllık bir iktidarın en güçlü, en acımasız ve en baskıcı zamanında hiç kimsenin, kafasını kaldırmaya bile, cesaret edemediği bir dönemde sadece milletimizi arkamıza alarak tek adam rejimine karşı cesurlar hareketini başlatan, İYİ Partiyiz.
Biz; haksızlıkla, hukuksuzlukla, adaletsizlikle, mücadele etmek için mağdurun kim olduğuna bakmaksızın yeri geldiğinde, Pınarhisar'a, yeri geldiğindeyse Saraçhane'ye en önde koşanlarız! Biz; Türk milletine dayatılan, tüm kalıpları yıkan tüm prangaları kıran, alıştırılıp, kabullendirilen bir esaretin karşısında 'Kahrolsun İstibdat, Yaşasın Hürriyet' diye haykıran hür ve müstakil, yepyeni bir siyasetin yolunu açanlarız.
Şimdi buradan, sizlere sormak istiyorum; yıllardır, ceberut bir iktidar karşısında, dimdik duran bizler; şimdi onun, kötü bir taklidine mi, boyun eğeceğiz? Türlü engelleri, dikenli telleri, yüksek duvarları aşan bizler; şimdi bir çakıl taşına mı takılacağız? Ateşten çemberlerden geçip, bugünlere gelen bizler; şimdi bir kibritle mi yanacağız?
Elbette hayır. Bunlar bize, vız gelir, tırıs gider! Varsın onlar sırf doğruları söylüyoruz diye bizi, 9 köyden kovmaya kalksınlar. Biz, milletimizle beraber evelallah, 10'uncu köyü inşa ederiz! Varsın onlar;
Saray gücünü de belediye gücünü de üzerimize salsınlar. Biz şerbetliyiz; evelallah, ikisiyle de mücadele ederiz. Varsın onlar; iktidar-ana muhalefet el ele kendi çalıp kendi söyledikleri kazananı da kaybedeni de kendi belirledikleri bir kayıkçı düzenini, korumak için bizi susturmaya çalışsınlar. Biz, milletimizin sesi olmaya aynen devam ederiz. Kimse merak etmesin varsın onlar, tüm köşeleri tutsunlar, tüm yolları kessinler. Biz yepyeni bir yolu, milletimizle birlikte yürümekten asla vazgeçmeyiz.
ÖZGÜR ÖZEL VE KEMAL KILIÇDAROĞLU'NA SESLENDİ!
Sayın Özel, sorun genel başkanınıza; 2018'de CHP'den İYİ Parti'ye bir kuruş verilmiş midir? Bunun cevabını vereceksiniz. Sayın Kılıçdaroğlu'nun yönetimindeyken CHP, bize 1 kuruş yardım yapmış mı? Bunun cevabını vermek zorundasınız.
Soruyorum Sayın İmamoğlu, sayın Mansur Yavaş, sayın Muhittin Böcek, ben sizi herhangi bir işle ilgili aradım mı? Partimize 1 TL'lik bir yardım istedim mi?