CHP Lideri Özel'den Kamuda Tasarruf Paketi Yorumu: Bu IMF Programıdır!
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek tarafından açıklanan kamuda tasarruf paketine ilişkin muhalefetin yorum ve tepkisi merak konusu olmuştu. CHP Lideri Özgür Özel, pakete ilişkin değerlendirmesini memleketi Manisa'dan yaptı. Özel, paketin bir örtülü IMF programı olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sinyalini verdiği kamuda tasarruf paketinin tüm detayları Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek tarafından bugün itibariyle açıklandı. Özellikle lüks araç ve yurt dışı gezilerinin ön plana çıktığı tedbirlere ilişkin muhalefetin görüşleri merak konusu oldu.
CHP Lideri Özgür Özel, açıklanan tedbirlere ilişkin değerlendirmesini memleketi Manisa'da yaptı.
Cumhuriyet Halk Partisi MYK Toplantısı Manisa'nın Soma ilçesinde yapıldı.
Toplantı sonrası açıklamada bulunan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bugün açıklanan kamuda tasarruf tedbirleri ve Arapça tabelalar hakkında konuştu. Tasarrufu önemsediklerini kaydeden özel asıl önemli olanın vergi adaletinin sağlanması olduğunu söyledi.
MYK toplantısının ardından basın açıklaması düzenleyen CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Cumhuriyet Halk Partisi Merkez Yönetim Kurulu'nun her hafta yaptığı olağan toplantısını bugün Soma'da gerçekleştirdik ve olağanüstü bir gündemle gerçekleştirdik. Soma Maden faciasının, Türkiye Cumhuriyeti ve dünya tarihinin en büyük iş cinayetlerinden bir tanesinin 10. yılındayız.
10 yıl önce burada üretim baskısı yüzünden, yeterli denetim olmaması yüzünden, mevzuattaki eksiklikler yüzünden 301 baba, eş, evlat hayatlarını kaybetti. Büyük bir travma bıraktılar ve bu travma pek çok kişi için hala devam ediyor. 301 kişi hayatını kaybetti.
VERİLEN SÖZLER KISMEN TUTULDU
Bırakın Türkiye'yi dünyadaki bütün televizyon kanalları madeni gören bir tepe üzerinden canlı yayın yaptı. Herkes şunu söylüyordu; ‘Eğer Soma'yı unutursak yüreğimiz kurusun' diyorlardı. 10 yıl geçti bu 10 yıl içinde işçilere verilen sözler, tutulmayan sözler, yeni maden faciaları, hayal kırıklıkları, yargılamalar ve 10 yılın sonunda geldiğimiz nokta şudur; hayatını kaybeden işçilerimizin ailelerine verilen sözler kısmen tutuldu. Yaşayan madencilere verilen sözlerin maddi kısımlarının pek çoğu tutuldu.
Örneğin iki asgari ücrete çıkarılması, hafta tatilinin iki güne çıkarılması, emeklilik yaşıyla ilgili düzenlemeler. Ancak bunların her birisinin madencilerin uzun mücadeleleri, bizlerin onlarla bir verdiğimiz uzun ve onlar açısından ve kayıplarla dolu yıllara sarih mücadeleler sonucunda elde edildiğini ifade etmek isterim. İşçi sağlığı ve iş güvenliği noktasında ise verilen sözlerin hiçbir tanesi tutulmadı.
Çünkü buradaki tercih son derece politik. Burada işçinin sağlığı daha az para kazandıracaksa, daha çok parayı tercih edenler, işçinin hayatıyla ya da meslek hastalığına yakalanıp yakalanmamasıyla patronun karlılığı karşı karşıya gelince patrondan yana tavır koyanların Geçtiğimiz on yıllık süreci belirlediğini ifade etmek isterim. Hep birlikte çok basit bir veriye bakalım.
2 KERE DAHA SOMA FACİASI YAŞANDI
301 madencinin ölmesi, bütün dünya televizyonlarını bir hafta meşgul eden bir olay. Öyle Soma'dan bugüne kadar Türkiye'de 649 maden işçisi daha öldü. 2 kere daha Soma faciası yaşandı. Kimsenin haberi yok. Kimse ilgilenmiyor. Yani aslında burada çok ironik ve çok tersten emekçilere bir mesaj var örgütlenin, birlikte hareket edin. Ölecekseniz bile birlikte ölün. Yoksa haber olamazsınız diyorlar.
Yani tek tek ölenlerin haber bile olamadığı bugüne kadar 10 yılda iki kere daha Soma faciasının yaşandığı gerçeğini söylüyorum. Gerisini vatandaşlarımızın vicdanına bırakıyorum. Yüzlerce detay verebiliriz. Eksik konular konusunda. Soma faciasından sonra 20 önce benim meclis kürsüsünde kurulsun deyip kurulmayan komisyon, 6 ay önce kurulmasını teklif edip 20 gün kala konuşmasını Yaptığımız kurulmayan komisyon faciadan 20 gün sonra kuruldu. O komisyonun hazırladığı rapor fevkalade güçlü bir rapor.
Dört parti 880 sayfa rapor yazdı. Ayrıca da biz MHP ve o günkü BDP ayrı ayrı muhalefet şerhleri yazdık. Cumhuriyet Halk Partisi'nin toplamı 1250 sayfa olan raporun 880'i ortak bu rapora yazdığı 250 sayfalık şerh meclis tarihinin en kapsamlı, en kuvvetli bir tanesidir. Ancak ortaklaştığımız 880 sayfanın 90 sayfası bir daha facialar yaşanmasın diyedir. Bunun kapağını bile açmayanlar o günden bugüne iki kere daha Soma maden faciası yaşanmasına sebep olmuştur. Bunun dışında her müzakere samimiyetten uzaktır.
Bunun dışında her değerlendirme samimiyetten uzaktır. Briket gibi komisyon raporu var. İçinde yazanlardan bir satırını yerine getirseniz bir faciayı önlersiniz. Örneğin içinde yazıyor ki eski imalatlar haritaya işlenmeli. Eski imalatlara su ve gaz ölçüm cihazları konmalıdır. Sırf bu yerine gelseydi Ermenek'teki boş bir imalatın içi şu dolmuş kaza kaza işçiler kendi mezarlarını kazıp içeriye tonlarcası dolup benim oğlum yüzme bilmez nasıl kurtulacak dediği facia olmayacaktı. Bu tek bir madde.
Bütün örnekler bu konuyu araştırmak ve kamu yararına doğru bir iş yapmak isteyen tüm gazetecilerin emrine amade şekilde raporun sayfalarında durmaktadır. Bakın oralarda ne haberler? Bakın oralarda terk edilmiş ne sorumluluklar vardır. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak iş sağlığı değil, işçi sağlığı demeye, iş güvenliği değil, işçi güvenliği demeye, doğru, yapıcı, etkili, muhalefetimizi bu alanda sürdürmeye devam edeceğiz.” dedi.
CHP MYK'SINDA BİR İLK
CHP MYK'sının tarihinde ilk kez bir ilçede toplanmasının önemine değinen Özel, “Türkiye Cumhuriyeti'nde en köklü siyasi parti olan Cumhuriyet Halk Partisi parti tarihinde ilk kez bir merkez yönetim kurulu toplantısını bir ilçe binasında yapmıştır. Soma ilçe binası böyle bir toplantının olması için son derece anlamlıdır. İlçe başkanımız ve yönetimine, onların şahsında bizi hiç yalnız bırakmayan bütün Soma örgütümüze, Manisa İl Başkanlığımıza ve bugüne kadar Soma'yı yalnız bırakmayan İzmir'den, Manisa'dan kıymetli belediye başkanlarımıza teşekkür ediyorum.
Facianın olduğu gün Manisa'nın üç ilçesinden Soma'dan Kırkağaç'tan Akhisar'dan İzmir'in iki ilçesinden, Kınık'tan Bergama'dan Balıkesir'in bir ilçesinden Savaştepe'den kalkan servisler o arkadaşlarımızı ölüme taşımışlardı. O gün o 6 ilçenin hiçbirisinde biz yoktuk.
Bu seçimlerden önce de sadece birinde vardık. Ancak şunu ifade etmem gerekir ki Soma'daki seçim sonuçlarını her seçimde bakıp iktidar partisi kazanıyor diye sorumsuzca incitici, kırıcı hedef gösterici hakaret içeren tweetleri atanlar şunu bilsinler ki o 6 ilçenin altısında da bugün Cumhuriyet Halk Partisi var.
Olmasaydı da kimseye söyleyecek bir şeyimiz yoktu. Kusur ne emekçinindir ne seçmenindir. Kusur onları ikna edemeyen bizlerindir. Bu süreçte onları ikna ettik. Yerelde işçinin, emekçinin, halkın, çiftçinin, köylünün partisini iktidar yaptık. İlk genel seçimlerde madencilerin, işçilerin, köylülerin, emekçilerin partisini iktidar yapacağız. O zaman bu sorunların hepsi çözülecek. O güne kadar mücadele etmeye ve Soma'ya ve hayatını kaybeden herkese sahip çıkmaya devam edeceğiz.” şeklinde konuştu.
CAN GÜRKAN TEPKİSİ
Soma ile ilgili açıklamasını bazı televizyon kanallarında konuşan Can Gürkan'a yönelik yapan Özel, “Bugün bir televizyon kanalına açıklama yapan hayatına mal olduğu her istisna sadece beş buçuk gün yatan Can Gürkan bugün bir televizyon kanalına avukatı aracılığıyla şu açıklamayı yapmış: ‘10 yıl geçti, ben Soma'yı geride bıraktım, hatırlamak istemiyorum.' Bu işçilerin ölümünden sorumlu olan yattığı süre kadar ceza verilip salı bırakılan kişi.
Birazdan biz o günü unuttum, geride bıraktım diyor, geride bırakamayan, her gece rüyasında, o günü bir daha yaşayan evlatlarla, eşlerle, annelerle omuz omuza yürüyüp, mezarları ziyaret edeceğiz ve bu taş kalpli adama bu cesareti veren bu rejimi değiştirene kadar da mücadele edeceğiz.
Biz unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız. Bu küstahlardan ve bu küstahların ağa babalarından günü gelince hesap soracak. Can Gürkan bu açıklamayı da yaptın ya iki elim yakandadır. Sana bunun hesabını sormadan ölür gidersem gözüm açık gidecek. Bunu da en net şekilde ifade etmek istiyorum. Benim bu konuda söyleyeceklerim bu kadar.” dedi.
DAHA ÖNCE 7 KEZ YAPTILAR KENDİELRİ UYMADI
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Özal bugün açıklanan tasarruf tedbirleri hakkında şunları söyledi: “Ayrıntılı değerlendirmeyi daha sonra yapacağız. Ama bugüne kadar 7 kez yaptılar. Bu 8'inci bu sekizincisinin ilanı daha önceki yedi genelgeye kendilerinin uymadıklarını, uydurmadıklarının göstergesidir. Bugünkünün diğerlerinden ayırıcı önemli özelliği hep eleştirdiğimiz sarayın ilk kez genelge kapsamına alınması sarayın harcamalarının, meclis dışarıda bırakılmıştır.
Bunun eleştirilecek bir tarafı yok. Kuvvetler ayrılığı gereği, yürütme, yasamaya, talimat veremeyeceği için yapılmıştır. Meclis Başkanı'nın bu konuda geçtiğimiz haftadaki ifadelerini hızla bu genelgeye ve ilerisine dönüştürerek daha da ilerisinde bir tasarruf genelgesini meclis içinde yayınlamasını bekliyorum.
BU IMF PROGRAMIDIR
Kendisinin böyle bir çalışması olacaksa destek veriyorum, teşvik ediyorum. İkinci husus tabii ki yazılanların hepsi önemli. Ancak bunların tek tek takip edilmesi lazım. Burada 3 yıl boyunca yeni personel istihdam edilmeyeceğini, sadece emekli kadar personel alınacağını ve kamuda esnek ve uzaktan çalışma modellerinin geliştirileceği ifadeleri ise emekçiler açısından son derece riskli bir durumdur.
Bu örtülü IMF programıdır. IMF'yi getirirseniz yeni kamu personeli alma. İşçiye zam verme. Emekliye zam verme. Esnek çalışma modellerini geliştir diyecek zaten. Şu anda IMF'nin hayaleti, işçinin camına gelmiştir. Gulyabani işçilerin camındadır. Onlara bir tek gücü yetmektedir. Birazcık işverene, birazcık zenginlere, birazcık multi milyarderlere, kur korumalı mevduatla servetine servet kaçanlara yönelsinler. Yoksa Öğretmenler atama bekliyor. Yirmi bin öğretmen emekli olacak. Yirmi bin alacaksın. Bir milyon kişi okuttun. Dünya kadar işsiz var. Kamuya alım yapmayacağım. Esas yapılması gereken iş elbette konvoy olmasın, benzin tasarrufu olsun, kiralama olmasın. Yerli araç kullanılsın. Hepsini destekliyoruz. Bizim genelgemiz dün yayınladığımız iki gün önce bunun da ilerisindedir. Ama istihdamsızlık, esnek çalışma yani emeği sömürecek kıdem tazminatı birikmeden çalıştırma modellerinin tamamı için işçilerin arkasındayız. Burada tasarruf değil, yapılacak iş adil bir vergi sistemidir. İlk kez Mehmet Şimşek'in açıklamalarında vergide adalet kısmının altını çizdim. Burada da çiziyorum. Türkiye'de verginin yüzde 65'i dolaylı vergi. Yüzde 24'ü de çalışan maaşlarından kesilen gelir vergisi, geriye kalıyor yüzde 11. Esas vergi vermesi gereken kazananlar yüzde 11'i veriyor. Emekçiler 24'ü veriyor, gerisini kazanan kazanmayanın gözünün yaşına bakmadan, elektrikten, sudan, telefondan süt ekmekten alıyorlar. Bu sistem değişmelidir. Bu değişirse kaynak bulunur. Bu değişmeden kimse yoksullarla uğraşmasın.”
SIĞINMACI DÜŞMANI DEĞİLİZ
Arapça tabelalar konusundaki açıklamasının sorulması üzerine konuşan Özel şunları söyledi: “Arapça tabelalarla ilgili belediye başkanları toplantısında da aynısını söyledim. Canlı yayınlarda da söylüyorum. Söylemeye de devam edeceğim. Bir kere ilgili yasal düzenleme gereğince yabancı dilde tabelalar için bir düzenleme var. Belediye başkanlarımıza tüm diller için bu düzenlemeye uymaları gerektiğini söyledik.
İstismar edilen ve alınan kısım şu. Arapça bir yazıyı kanuna uygun yazışmalar, ihtarlar yapıp ilgilisine sökmek için süre vermeden ya da sökmüyorsa belediyenin ilgili birimiyle yapmadan belediye başkanının kendi elinden yıkması fazladan bir popülizmdir. Bu doğru değil. Ayrıca söylediğim şu.
Bu ülkede 6 milyona yakın vatandaşımızın Türkiye vatandaşının Hatay'da, Şanlıurfa'da, Mardin'de, Batman'da yaşayan 6 milyon vatandaşımızın Ana dili Arapçadır. Arapça'ya yapılan hürmetsizlik o kişilere karşı yapılmış hürmetsizlik olarak algılanıyor. O yüzden nezaketi koruyalım. Ayrıca Kur'an-ı Kerim Arapçanın orijinal dilidir. Televizyon izleyen bir vatandaş eğer Arapça da bilmiyorsa. Bir Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanına kendi elleriyle yırttığı metni Kur'an-ı Kerim'le özdeşleştirip bilinçaltında partimize karşı olumsuz bir duyguya kapılabilir diye uyardım.
Yine uyarıyorum. Arapçaya da diğer yabancı dillere de kanunlara uygun muamele yapılmalıdır. Ayrıca lüzumsuz Arapça tabela kirliliğiyle belediyelerimiz elbette mücadele etmelidir. Ancak bunu kurullara, kurallara uygun şekilde yapılmalıdır. Bunu bir yabancı düşmanlığına dönüştürecek, bir yaklaşım doğru değildir. Türkiye'deki Araplardan değil, Türkiye'deki Suriyeli sığınmacılarla ilgili. Bakın bazı siyasiler Arap kelimesini küfür gibi kullanıyor. Altı milyon Arap vatandaşımız var bizim. Suriyeli sığınmacılarla ilgili diyeceğimiz şudur.
Hızla Suriye'yle görüşmeler yapılmalı. Barış sağlanmalı. Avrupa Birliği'nden buna ben de elimi taşın altına koyacağım. Fonlar bulunmalı. Birleşmiş Milletler'den bulunmalı. Ve bu fonlarla orası yaşanabilir hale getirilmeli. Türkiye eve dönüş teşvikleri vermeli. Mesela Türkiye'de yaşayan bir buçuk milyon öğrenci okuma zamanında gelmek istediğinde geldiğinde vize kolaylığı ya da vize serbestisi gibi şeyler verilmeli. Bu arkadaşlar mutlaka memleketlerine dönmelidir. Ancak bir kez daha söylüyorum. Sözüme değer veren herkese. Biz sığınmacı düşmanı değiliz.
Sığınmacı oluşturan politikaların düşmanıyız politikacıların karşısındayız. Bu da komşuda iç savaş kışkırtıcılığıdır. Bunu yaptılar diye başımıza bunlar geliyor. Suriye'de barış, dünyada barış, herkes kendi evine ama asla ve asla yabancı düşmanlığı istenmeyen görüntülerin ortaya çıkmasını teşvik edecek çiğ popülizmin bizim belediye başkanlarımız aktörleri olmayacaklar.
Bir kez daha bütün siyasileri Arap kelimesini bir küfür gibi kullanan ayrımcı dilden men ediyorum. Türkiye Cumhuriyeti'ni de 6 milyon Arap yurttaşı etrafımızda da milyonlarca Arap komşumuz var.”
Basın açıklamasının ardından Özgür Özel ve beraberindeki CHP Heyeti Soma Maden Şehitlerini anma yürüyüşüne katıldı.