İsrail Polisinin Öldürdüğü Türk Vatandaşı Hasan Saklanan Şehit mi?
30 Nisan Salı günü, Kudüs'te İsrail askerleri tarafından öldürülen Hasan Saklanan'ın şehit olup olmayacağı yönünde sosyal medyada tartışmalar yaşanıyor. İsrail askerine bıçakla saldıran Hasan Saklanan olay yerinde defalarca kurşunlanarak katledildi.
İsrail polisine bıçaklı saldırıda bulunan Türk vatandaşı, İsrail güvenlik güçleri tarafından şehit edildi. Yaralı polisin hastaneye kaldırıldığı ve durumunun iyi olduğu belirtildi.
HASAN SAKLANAN ŞEHİT Mİ OLDU?
Sosyal medyada Hasan Saklanan'ın katledilmesinin ardından tartışılan konu şehit olup olmayacağı meselesi oldu. Bazıları Hasan Saklanan'ın şehit olduğunu ifade ederken bazıları ise yaptığı işin anlamsız olduğunu ve kendi ölümüne sebep olduğunu belirtti.
İsrail'in 200 günden daha fazladır, Gazze'de yaptıklarına dayanamayan birçok insan Gazze'ye veya Filistin'e giderek İsrailli askerlere karşı mücadele vermek istiyor. Hasan Saklanan'ın da bu sebeple Kudüs'e gitmiş olduğu düşünülüyor. Bu niyetinden dolayı Hasan Saklanan'ın zulme ve zalime karşı duruş göstermek için böyle yaparak ölmesi sonucu, onun niyeti sebebiyle şehit sayılabileceği ifade edilen bir görüş. Zira buna benzer birçok kişi zalime dur demek için canını hiçe sayarak şehit olmuştur deniliyor. Bu açıdan Hasan Saklanan'ın da şehit olduğu belirtiliyor.
BİLEREK ÖLÜME GİDEN ŞEHİT OLUR MU?
Diğer yandan şehit olmayacağını ifade edenler ise gerekli tedbirleri almadığı için, canını hiçe saydığı için Hasan Saklanan'ın şehit olmayacağını belirtiyor. Zira İslam dinine göre canını tehlikeye atmak, kendi ölümüne neden olmak doğru kabul edilen davranışlardan değil. Bunu gerekçe gösteren kesim ise Hasan Saklanan'ın şehit olmayacağı ifade ediyor.
İYİ NİYETLE ŞEHİT KABUL EDİLMELİDİR!
Ancak genel kanaat şudur ki; gerçekten kimin şehit olup kimin şehit olmadığını Allah daha iyi bilir diyerek Hasan Saklanan'ın zalimlere bir tepki vererek iyi niyetiyle şehit sayılmasının daha doğru olacağı ifade ediliyor.
ŞEHİT KİMDİR? KİMLERE ŞEHİT DENİR?
Şehidlik, İslâm'da en büyük mertebedir. Şehidlerin Allah katında kadir ve kıymetleri pek yücedir. Âhirette en büyük rütbenin peygamberlikten sonra şehidlik olduğu belirtilmiştir. Bunun içindir ki, şehidlerin bütün günah ve kusurları Allah tarafından afvedilmektedir.
Müslümanları, düşmanlarına üstün kılan en mühim esaslardan biri "Ölürsem şehidim, kalırsam gazi!.." inancıdır. Bu durum, ayette "iki güzelden biri" şeklinde ifade edilmiştir. (Tevbe, 9/52) Yani, mü'min için savaşta iki güzel neticeden biri vardır: Ya galip gelecek, ya şehit olacaktır. (İbnu Kesir, IV/102; Nesefi, II/130)
Halid b. Velid'in İran komutanına söylediği şu sözler, şehitlik kavramının Müslümanlara neler kazandırdığını gösteren güzel bir misaldir:
"Sizin, hayat ve şarabı sevdiğiniz kadar, ölümü seven bir orduyla size geldim." (Abdürabbih, s. 387)
Şüheda hayatı, ruhani bir hayat, daha doğrusu hakiki bir hayattır. (Yazır, I/547) "Şehit kendini hayatta bilir." (Nursi, Hutbe-i Şamiye, s. 122) Ölümün acısını hissetmeden, kendini daha güzel bir alemde bulur.
Bir Müslümanın şehîd-i kâmil sayılabilmesi için altı şart lâzımdır:
1. Müslüman olmak.
2. Akıllı olmak.
3. Bâliğ olmak.
4. Cünüp olmamak, hayız ve nifas hâlinde bulunmamak.
Fakihlerin çoğunluğuna göre cünüp iken yahut hayız veya nifas halinde şehid olanlar da yıkanmaz. Ebu Hanîfe, Hanbelîler, Şâfiî ve Mâlikîlerden bazı fakihler, Uhud şehidlerinden Hanzale b. Ebû Âmir'in o esnada cünüp olduğu için melekler tarafından yıkandığına dair rivayete dayanarak, bu durumlarda şehid düşen kimsenin yıkanacağına hükmetmiştir.
5. Vurulmanın akabinde hemen ölmüş olmak. Vurulduktan sonra, ölmeden önce, yeyip içer, tedavi görürse, vurulduğu yerden başka tarafa taşınırsa veya üzerinden bir namaz vakti geçecek kadar yaşarsa, kâmil şehidlik kısmından çıkar. Uhrevî şehîd olur.
6. Öldürülmüş olmasından dolayı, öldüren kimseye kısas icab etmek. Yani, kasden öldürülmüş olmak. Hatâen öldürülme durumlarında, katile kısas vâcib olmadığı için, maktûl şehîd-i kâmil kısmına girmez.
Şehîd-i kâmiller, yıkanmadan kanlı elbiseleri ile gömülürler. Hz. Ömer (ra) ile Hz. Ali (ra) de bu şartlardan biri bulunmadığı için yıkandılar; Hz. Osman (ra) ise, yıkanmadan gömüldü.