Özgür Özel'den Erdoğan'a Hesap Ver!
CHP'nin Ankara'daki Tandoğan Meydanı'nda emekçiye reva görülen sefalet ücretine ve ekonomik krize karşı düzenlediği miting başladı. CHP Lideri Özgür Özel konuşmaya başladı.
CHP'nin Ankara'daki Tandoğan Meydanı'nda emekçiye reva görülen sefalet ücretine ve ekonomik krize karşı düzenlediği miting başladı. CHP Lideri Özgür Özel konuşmaya başladı. Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a seslenerek sandıktan seçimden kaçamazsın, salonlardan çık hesap ver' diyerek hitap etti.
Özel'in konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde;
Beyaz, mavi, gri yakalı emekçiler, market personelleri, apartman görevlileri, temizlik işçileri, AVM'lerde çalışan tezgahtarlar, kasiyerler, güvenlik görevlisi kardeşlerim hepiniz hoş geldiniz.
Günü siftahsız kapayan esnaflarımız, gün boyu iş arayıp eve boynu bükük dönen gençlerimiz, adalet arayanlar, eşitlik talep edenler, insanca bir yaşam isteyenler, evinizde oturup üzülmek, şikayet etmek yerine birleşip sesinizi duyurmak için buraya geldiniz. Hoş geldiniz, hoş geldiniz, hoş geldiniz.
Bugün ülkeyi yöneten iktidar, sizlerin yaşadığı zorlukları yarattı. Ama sizlerle ilgilenmiyor. Sesinizi duymuyor. Sıkıntıları biliyor, bilmezden geliyor ve dertlerinize ne çare arıyor, ne çare üretiyor. Bunun için hiç şüphe yok ki bir ses yükseltmek lazımdı. Bunun için hepimiz sesimizi yükseltmeye, mücadeleyi yükseltmeye hazırdık. İşte böyle bir atmosferde Yurttaş asgari ücret ilanından sonra yağmur gibi tüm Türkiye'den katılımlarla bir sel oldular ve bu meydanı doldurdular. Ben Yurttaş birlikteliliğine bu alana katkı sağlayan konfederasyonlara, sendikalara, derneklere, vakıflara, bugün burada kim varsa onların temsilcilerine ve onlara güç vermeye, bu meydandan güç almaya gelen her birinize yürekten teşekkür ediyorum.
Ben Cumhuriyet Halk Partisi'nin Genel Başkanı olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni 1920'de kurmuş partinin genel başkanı olarak, hiç şüphe yok ki Meclisi çok önemsiyorum. Tüm milletvekillerimiz, tüm partimiz çok önemsiyor. Biz Meclis zemininde sizin, emeklilerin, emekçilerin, esnafların, çiftçilerin, emeklilikte yaşa takılanların, vergide adalet diye isyan edenlerin, sesini duyurmak isteyen herkesin sesini o Meclise taşıyoruz. Konuşuyoruz, anlatıyoruz. Ama gördük ki o Mecliste söylenenlere rağmen birileri bildiğini okumaya devam ediyor. O Meclis ki gücünü halktan alır. O Meclis ki gücünü milletten alır. O zaman yetkinin gerçek sahibine gitmenin, millete gitmenin zamanıdır.
Biz Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde asgari ücret ilanından sonraki oturuma katılmadık. Dedik ki, 'Madem beklentide yanıt yok, o zaman biz de burada yokuz.' Ama bir başka meclise geldik. Bugün burası gerçek bir meclistir. Güçlü demokrasilerde millet vekaletini siyasetçilere verip 5 yıl boyunca bir kenara çekilmez. Kendisiyle ilgili her konuda söz sahibi olmak ister, siyasileri takip eder, tenkit eder, uyarır, gerekirse yetkiyi geri alır.
Eğer iktidar milyonlarca insanın sesini duymamakta inat ediyorsa, oy alırken yılda dört kere ayarlama yaparız dediği asgari ücretliyi bir yıl boyunca bir kuruş vermeden yoksulluğa mahkum ediyorsa, dünyanın en fedakar insanları olan, bu millet için, bu devlet için göz nuru akıtmış, dirsek çürütmüş emeklilerini sefalete mahkum ediyorsa, esnafı duymuyor, çiftçinin sorunlarını görmüyorsa, o zaman gerçek meclis burasıdır, meydanlardır, sizlerle birlikte olmaktır.
GEL BURAYA HESAP VER
Tayyip Bey birazdan bir salonda, bir salonda kürsüye çıkacak. Kendi atadıklarına, il başkanına, ilçe başkanlarına, kendi mahalle delegelerine, kendi üyelerine kendini alkışlatacak. Buradan bir kez daha sesleniyorum. Tayyip Bey, Sayın Erdoğan, salon siyasetçisi olma, meydanlardan korkma, çık dışarıya, gel buraya! Erdoğan, salonda kendini alkışlatan Erdoğan…
Zafer kazandım Suriye'de diye. Suriye'ye sevinin, açlığı, yoksulluğu, işsizliği, güvencesizliği görmeyin, hissetmeyin diyen Erdoğan. Bu meydan yoksullarla, bu meydan hakkını yediklerinle dolu ve sana sesleniyorlar. Çık oradan, gel buraya, hesap ver, hesap ver, hesap ver!
YÜZ BİNLER İSTİFA DİYE SESLENİYOR
Bak Bursa'da, Balıkesir'de ilk kongrelerinde sana Şam'ın Fatihi diye bağırıyorlarmış. Şam'ı fethetmek, başka ülkenin toprağına göz dikmek, şehrine plaka koymak başka işler. Sen fethedeceksen bu emeklinin, bu emekçinin gönlünü fethet. Ama yapamazsın.
Çünkü onların gönlünden de düştün, gözünden de düştün. Sana orada fetih, fetih diye bağıranlara bakma. Bak bu meydanda yüzbinler sana istifa, istifa diye sesleniyor.
Eğer bir ülkede başkentte, başkentin en önemli meydanına yüz binler sel olup akmışsa, hakkını arıyorsa, ülkeyi yönetene istifa diye sesleniyorsa sandıktan kaçamazsın, seçimden kaçamazsın. Milyonlara söz verdin ama geçinemiyorlar. Geçim yoksa, geçim yoksa, geçim yoksa Erdoğan, Ankara'da, başkentte milyonlar sana boş tencere gösteriyorlar. Milyonlar senden seçim istiyorlar, sandık istiyorlar.
Her döneminde bütün kurumlar ve kurallar yerle yeksan oldu. Her şey bir kişinin, iki dudağının arasına sıkıştı. Milyonlarca emekçinin hayatını etkileyecek asgari ücret tespit komisyonu bile mevcut antidemokratik yapısından bile dışlandı, emrivaki yapılara zorlandı.
Son komisyon toplantısı işçilerden kaçırıldı. Hükümet işverenle bir araya gelip bir akşam vakti apar topar asgari ücreti AK Parti'nin grup toplantısına yetiştirdiler. 9 milyon asgari ücretli, maaşı asgari ücrete bağlı olan milyonlar büyük bir hayal kırıklığı ve öfke içindeler. Çünkü 22.104 liralık ücret asgari ücret değildir, bir sefalet ücretidir. Biz bu ücreti reddediyoruz.
Bu antidemokratik uygulamadan sonra 50 yıldır komisyon masasında oturan işçiler o masadan bir daha kalkma, oturmamak üzere kalktılar. Türk-İş masadan tamamen çekildi. DİSK ve Hak-İş de aynı görüşte. Bu komisyon bu iktidar döneminde tamamen meşruiyetini yitirdi.
Bu adaletsizliğe, bu haksızlığa karşı ortak bir söylemde bulunan, karşı çıkan, isyan eden üç konfederasyonu da bugün buraya verdikleri katkı için ve bundan sonraki onurlu mücadeleleri için tebrik ediyorum, yürekten mücadelelerine destek veriyorum.
Açıklanan asgari ücret 2024 başında eleştirdiğimiz 17.002 liralık ücretin de çok gerisindedir. 11 ayda 17.000 lira bütün alım gücünü yitirmiş, 7.000 liranın üzerinde erimiş, 10.000 liranın 1 Ocak'taki satın alma gücünün gerisine düşmüştür.
Bu iktidar asgari ücrete 5.000 lira zam yaparak, 7.000 lira zayıflayan ücrete 5.000 lira zam yapıp tarihte ilk kez asgari ücretli zam beklerken cebinden 2.000 lirasını çekip almıştır.
Asgari ücret dünyanın dört bir yanında emekçilerin ilk başta bir yıllık kıdem boyunca aldıkları, sonra hızla uzaklaştıkları bir ücrettir. Ama maalesef bu ülkede asgari ücret artık temel ücret olmuştur. Yıllar önce çalışanların yüzde 28'i, 30'u asgari ücret alırken bunu eleştiriyor, geriletilmesini vaat ediyorduk, vaat ediyorlardı. 22 yıllık AKP iktidarında asgari ücret bir canavar gibi her geçen gün daha fazla emekçiyi yutmuş ve bugün toplumun, ücretlilerin yüzde 57'sinin aldığı bir temel ücrete dönüşmüştür.
Buradan, Tandoğan'dan bir kez daha kayda geçirmek isterim ki, Avrupa Birliği'nde ücretlilerin sadece yüzde 9'u, örneğin Almanya'da ücretlilerin sadece yüzde 6'sı asgari ücret almakta, geri kalanı bunun üzerinde ve çok üzerinde maaşlar almaktadır.
Böyle olunca asgari ücretlinin milli gelirden aldığı pay OECD ülkelerinde yüzde 55, Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 60'la 70 arasındayken bu meydanın, ücretlilerin gayrisafi milli hasıladan, milli gelirden aldıkları pay sadece yüzde 25'tir. Almanya'da Sosyal Demokratlar yüzde 70'e itiraz edip 'Bütün varlığın yüzde 30'unu hepimiz, yüzde 70'ini hepimiz, yüzde 30'unu nasıl zenginler alır?' derken Türkiye'de yüzde 25'ini bütün ahali, yüzde 75'ini zengin mahallenin çocukları tüketmektedir. Bu haksızlığa isyan ediyorum!
ANT OLSUN BİZ KAZANACAĞIZ!
100 liralık milli gelirin her 4 lirasının 3 lirasını milli gelirin zenginlere veren, patronlara veren, yandaş müteahhitlerine veren, yarattığı yeni zenginlere veren ama hepimizi açlığa terk eden bu mesele dünyadaki eşitsizliklere benzer ama dünyada hiçbir gelişmiş ülkede ya da Türkiye'ye emsal hiçbir ülkede olmayan bir eşitsizlik bu topraklarda vardır. Buna itirazı en üst perdeden yapmak, bugünkü iktidarı koruduğu, kolladığı kesimlerin zenginler olduğunu görmek, bu iktidar değişmeden bu değişim, paylaşım hikayesinin değişmeyeceğini bilmek, onların patronların tarafında, bizlerin ise hep beraber halkın tarafında olduğumuzu bilmek, mücadelelerin en büyüğüdür, en onurlusudur. Tarafımız burasıdır.
Sayın Erdoğan, biz bu meydandayız, sen saraydasın. Biz sokaktayız, sen sırca köşklerdesin. Biz yoksulun, garibanın yanında kol kola, onunla mücadelenin içindeyiz, sen bu sömürü düzenini sürdürmenin peşindesin. Ama sana ant olsun ki, biz kazanacağız, biz kazanacağız, biz kazanacağız!
ASGARİ ÜCRETLİNİN ENFLASYONU EN AZ YÜZDE 80
Bu sene asgari ücret tartışmaları başladığında net tavrımızı koyduk. Dediler ki: TÜİK yüzde elli çıkarıyor enflasyonu. TÜİK, Tayyip'i üzmeyen istatistik kurumunun baş harflerinden oluşan bir kurum.
Onun verdiği rakam senin cebinden para çalan bir rakamdır. Çünkü TÜİK enflasyon hesabını Tayyip Erdoğan'ı üzmemek üzerine kurar.
Bu sene hesapladı, kitapladı yüzde 47 enflasyon buldu. Biz baktık, 'Asgari ücretlinin enflasyonu nedir?' diye. Asgari ücretli maaşını alınca ne yapar? Kira verir. Ne yapar? Elektrik, su, telefon faturalarını öder. Ne yapar? Mutfak masrafını görür. Eğer imkan kalsa belki çocuğuna bir çorap, bir önlük, bir kapüşonlu alır.
Asgari ücretli kendi kararını kendi verebilen, parasını özgürce harcayabilen değil, paranın nereye gideceği maaş gelmeden belli olan insandır. Biz bu asgari ücretlinin enflasyonuna baktık, bir yılda tam yüzde 80, fazlası mümkün, aşağısı mümkün değil.
Öyle ya, kira belli, beyaz peynir belli, zeytin belli, ayçiçek yağı belli, telefona gelen zam belli, elektrik faturası belli. TÜİK nasıl yapıyorsa bu hesabı yüzde 47'ye getiriyor. Döndük, baktık. Bunu eleştirirken de şöyle söyledim: Yıllardır biliriz ki TÜİK'in sepeti asgari ücretlinin sepeti değildir. Dedim ki geçenlerde: 'Ey TÜİK, bu asgari ücretliye yüzde 50 hesaplamışsın, ne yapacak? Pinpon topu mu yiyecek?' Bu TÜİK yememiş, içmemiş, size yedirmiyor, içirmiyor. Kendi de yememiş, içmemiş açıklama yapmış. Diyor ki: 'Hesap sepetimizde pinpon topu yok.' Sordum arkadaşlara, 'Birkaç sene öncesine kadar vardı, çıkardılar.' dedi. Dedim: 'Aferin.' Ne varmış? 'Pinpon topu yok.' diye övünüyor ya. Futbol topu varmış, davul, baz varmış, otel ücretleri varmış.
TÜİK, bak buradaki emekliler parayı ne lüks otellere ne senin hesapladığın şans oyunlarına ne davul, baza ne futbol topuna... Buradaki emekliler, buradaki emekçiler aldıkları maaşı ancak borçlara, kredi kartı borçlarına, eşe dosta yapılan borçlara ödüyorlar. Bak karşıdan boş tencere çalıyorlar, boş tencere çalıyorlar.
TÜİK'in yüzde 50'si yeterince cebinizden para çalmıyormuş gibi bir de tuttular dediler ki: 'Biz gerçekleşen enflasyona göre zam vermeyelim, hedeflediğimiz enflasyona göre verelim.' Yani diyor ki: 'Ben ekonomiyi yönetemedim, enflasyonu düşüremedim, hayat pahalılığını gideremedim ama beceriksizliğimin faturasını ben ödemeyeyim, Tandoğan Meydanı ödesin, emekliler ödesin, emekçiler ödesin.' Bunu duyduğumuz gün hesabı kitabı yaptık. yüzde 78 asgari ücretli enflasyonunu hesaba kattık ve dedik ki: 'Asgari ücret olmalıdır 30, bunun altında yokuz.' dedik.
Ama maalesef maalesef bizim bütün uyarılarımıza rağmen zammı asgari ücretlinin enflasyonuna göre değil, TÜİK'in enflasyonuna göre bile değil, kendi hesapladıkları ve beceremedikleri hedef enflasyona göre verdiler.
Öyle olunca da asgari ücretliyi 22.104 liralık bir sefalet ücretine mahkum ettiler. Şimdi bütün emekliler aynı endişede. Biliyorsunuz geçen sene ocak ayında 10.000 lira verdi. Enflasyon yüzde 65'lerdeydi, temmuzda sadece yüzde 25 zam verdi ve 12.500 liralık yapmış olduğu zamla hem emekliyi hem de 17.000 liralık asgari ücretle asgari ücretliyi bir yıl boyunca inim inim inlettiler, canlarını okudular, canlarını çıkardılar. O gün emekliye bir asgari ücret ver diyorduk, '10.000'i 12.500 yaptım, 30 milyarı zor buldum, 66 milyar param yok.' diyordu.
Bir gördük ki geçen sene tam 660 milyar lira emekliye asgari ücret vermek için lazım olan paranın 10 katını zengin müteahhitlerin ödemeleri gereken kurumlar vergisini affederek vazgeçmişler. Yani emekli, emekli Memduh Amca'nın, emekli Sakine Teyze'nin, emekli Ayşe Abla'mın, Hanife Ege'min, Mehmet kardeşimin maaşını asgari ücret yapmak için lazım olan paranın 10 katını, 10 katını emekli Mehmet'e vermeyen Mehmet Cengiz'e vermiş.
ERDOĞAN'IN TARAFI ZENGİNLERİN SOFRASIDIR!
Kadir abime vermeyen, Kalyon İnşaata vermiş. Artık kaçacak yerleri yoktur. Artık her şey gün gibi ortadadır. Siyaset, tarafını belli etme ve siyaset taraf olma sanatıdır.
Recep Tayyip Erdoğan'ın tarafı zenginlerin sofrasıdır. Ayrıca, bu sene bütçe yaparken 701 milyar lira vazgeçilecek. Bir daha söylüyorum, vazgeçilecek kurumlar vergisi tutarı 701 milyar lira.
Bunu buldular, bütçeye koydular. Ama emekliye vermek için parayı bütçeye koymadılar. Emekçilerin hakkını vermek için lazım olanı bütçeye koymadılar.
Ürünü tarlada kalan çiftçiye vermeleri gereken desteklemeyi bütçeye koymadılar. Ama kur korumalı mevduata ödenecek trilyonları, zenginlere çekilecek peşkeşleri baştan bulup bütçeye koydular.
O zaman, sizi görmeyen, sizi düşünmeyen, sizin için kaynak bulmayan, bütçeye koymayan bu iktidara hep birlikte sesleniyoruz.
Buradan sonra bu bütçeyle geçim olmaz. Geçim yoksa, seçim var. Geçim yoksa, seçim var. Geçim yoksa, seçim var. Buradan kaçmaları mümkün değildir. Ve seçim olduğunda hiç öyle kaynak derdimiz yok.
Erdoğan parayı kime verdiyse, para oradadır. O kaynak oradadır. Aynı paradır. Para vardır, sadece verileceği yer değişecektir. Kalyon İnşaata değil, emekli Kadir Abi'ye gidecektir. Mehmet Cengiz'e değil, asgari ücretli Mehmet kardeşime gidecektir.
Buradan içimizde, içimizdeki asgari ücretli kardeşlerime, asgari ücretli emekçi kardeşlerime el sallıyorum.
Ve buradan sendikalı olmayan herkese sesleniyorum.
En kötü sendika, sendikasızlıktan iyidir. En kötü örgütlenme, örgütsüzlükten iyidir.
En cılız kalabalık, yalnızlıktan iyidir.
Örgütlenin, örgütlenin, örgütlenin.
BU HÜKÜMETE YILI DAR ETMEYE DAVET EDİYORUM!
Hepinizi sendikalı olmaya, sendikal mücadeleyle hak aramaya davet ediyorum.
Türkiye tarihinde, sendikalar tarihinde ömür vermiş, can vermiş tüm büyüklerimizi saygıyla, minnetle, rahmetle anıyor, bütün emekçi kardeşlerimi sendikalaşmaya davet ediyorum
(Hükümet istifa sloganları) İstifaya davet ettiğiniz hükümet asgari ücreti sendikalarla konuşuyor. Oysa sendikalı işçide, sendikalı işçide asgari ücret söz konusu olmaz. Toplu iş sözleşmesi asgari ücretin üzerinde bağıtlanır, üzerinde imzalanır. Ama maalesef 1970'lerde işçilerin yüzde 75'i, 4 işçiden 3'ü sendikalı iken bugün bu rakam fiilen yüzde 14.75 durumundadır.
Bu resmi gerçek rakamdır. Ancak yarısı kamuda çalışan işçilere aittir. Yani özel sektör sendikalı işçilerin yüzde 7'sidir. Türkiye'de işçilerin yüzde 14,5'u sendikalı iken grevli toplu sözleşme hakkından yararlanan sadece yüzde 9'dur. Bunun da yarısı özel sektördür.
Yani Türkiye'de 100 işçiden sadece 4,5 tanesi grevli toplu sendika hakkına sahipken, grevli toplu sözleşme yapabiliyorken yüzde 95'i bu haktan mahrumdur.
İşte bizim esas sorunumuz, bu iktidarın esas hoşuna giden de budur. Buradan bir kez daha işçilere, sendikalara üye olmaları çağrısında bulunurken sendikalara da üretimden gelen güçlerini kullanma, bu iktidara bu yılı dar etmeye davet ediyorum.
Sözün sonuna gelirken, dün bir kez daha Sayın Erdoğan çıkmış, şöyle söylüyor: 'Biz asgari ücretliyi enflasyona ezdirmedik.' Erdoğan, hangi enflasyona ezdirmediniz? TÜİK'in enflasyonu dahi yüzde 50. Verdiğiniz zam yüzde 30. Diyorlar ki: 'Asgari ücrete zam yaparsak enflasyon artar.'
Bu koca bir yalan. Koca 2024 yılı boyunca asgari ücrete 1 kuruş zam yapmadın, yine yüzde 50 enflasyon yaptın. O da senin kendi hesabına göre. Bakın, 2002 yılında bu iktidar geldiğinde bir asgari ücret 7 çeyrek altın alıyordu. Hesap ortada. Asgari ücret 184 liraydı, çeyrek altın 27 liraydı. 7 çeyrek altın alıyordu.
Geçen sene Ocak ayında verdiği 17.002 lira asgari ücret 5 çeyrek altın alıyordu. Ve o verdiği asgari ücret bu ay, Aralık ayında ancak 3 çeyrek altın alabiliyor. Yani AKP iktidarı boyunca 7 çeyrek altından 3 çeyrek altına gerilemiş durumdayız.
İlan edilen asgari ücret 22.000 lira, Ocak ayının sonunda alınacak. O zaman kim bilir altın kaç lira olacak? Ama hiç değişmese bugün verdiği maaş, 4,5 bugünkü altın fiyatıyla 4,5 çeyrek altın. Geçen seneki beğenmediğimiz 17.000 lira 5 çeyrek altın alıyorken, bugün verdiği şimdiki altın fiyatıyla bile 4,5'ta. Şimdi de bir ay öncesinden yarım çeyrek altın cebinizden çekip alınmış.
Yani 2.500 lira. Aynen demin söylediğim gibi, 7.000 lira alımda kayıp, 5.000 zam, 2.000 lira ilk günden kayıp var. Ve bir yıl boyunca bunu sürdürmeye çalışacaklar.
Çeyrek altın hesabına kızıyor. 'Altından mı hesaplanır?' diyor. 'Altın mı yiyorlar?' diyor. Yiyemiyorlar ama, yiyemiyorlar ama bir dönüp bakmak lazım. Geçen sene, Ocak 2024'te verilen 17.002 lira 300 lira kilosu olan dana kıymadan 57 kilo alıyordu. Bugün verdiği para 37 kilo dana kıyma alabiliyor.
Dana kıymanın kilosu 590 lira. Bunu söylediğimde itiraz eden de oluyor. 650 diyen var, 700 diyen var. Geçen sene 57 kilo dana kıyma, bugün 37 kilo dana kıyma. Yani 'Altın mı yiyorlar?' diyene, 'Niye altın hesabı yapıyorsun?' diyene çok daha kötü dana kıyma hesabı ortada.
Ayrıca Ocak 2024'te 17.000 lira 1.700 tane simit alırken, bugün verdiği asgari ücret 1.470 tane simit alıyor. Biz yüzde 76-77 zamla 30.000 lira önerirken bile utandık, yüzümüz kızardı. Evet, makulüyeti kaçırmayalım ama '30.000 lirayla geçim mi olur?' dedik. Ama Erdoğan 22.000 lirayı sizlere layık gördü.'