Yapay Zekâ Teknolojisi Nereye Doğru Gidiyor?
İlk defa 30 Kasım 2022 yılında erişime açılan ChatGPT ile beraber yapay zekâ hayatımızda doğrudan yer almaya başladı. Geçen bir yılın ardından sayısız yapay zekâ programı da bizlerle buluştu. Peki bu işin sonu nereye doğru gidiyor?
Yapay Zekanın Kökeni
İnsanoğlu, kurduğu bu karmaşık medeniyetinin üstüne ivmelenen bir hızla yeni teknolojiler koymaya devam ediyor. Geçen 100 yıl içerisinde, belki de 1000 yıldır gelişmediğimiz kadar çok geliştik. Ancak gelişen teknolojimizin bir dezavantajı da bize daha fazla iş yükü getirmesi. Toplanan devasa veri kümeleri, çalıştırılması gereken yazılımlar, yönetilmesi gereken süreçler ve daha birçok mekanizma tek bir insanın hesaplama kapasitesinin çok üzerine çıkmaya başladı. Hal böyle olunca da insanoğlu sorunu çözmek için kendine bir yardımcı yarattı; Yapay zekâ.
Yapay zekânın kökenlerini çok uzaklara dayandırmak mümkün, ancak somut olarak ilk adımı 2. Dünya Savaşı'nda ENIAC bilgisayarını yaparak attık. Tarihteki ilk bilgisayar olan ENIAC, belki de ilerde yapay zekanın kendi miladı olarak anabileceği bir olay. Bu tarihten sonra hızla gelişen bilgisayar donanımları, zamanla bizler için vazgeçilmez araçlar oldu. 2010'lu yıllarla hayatımıza girmeye başlayan akıllı telefonlarla beraber teknolojiyle gündelik hayattaki bağımız geri dönülemez bir şekilde arttı ve bu zamandan sonra artmaya da devam edecek.
Peki yapay zekâ tam olarak nedir? Bugün adına yapay zekâ dediğimiz programlar ne kadar zeki? Bir gün bizi SkyNet gibi yok etmeye karar verebilirler mi?
Günümüzde Yapay Zekâ
Esasında bugün yapay zekâ olarak kullandığımız araçlar, birer veri okuma ve işleme programlarıdır. Ellerinde veri kümeleri olmadan işlem yapamazlar, sıfırdan bir şey ortaya koyamazlar. Örneğin ChatGPT aslında milyonlarca insanın verileri üzerinden geliştirilen bir programdır sadece. Sorulara verdiği cevaplar aslında bir zamanlar bir insanın verdiği cevaptır, kendisi sıfırdan bir cevap yaratamaz. Yani bir yapay zekâ durduk yere bir şeye “karar” veremez, en fazla önceden bir insanın verdiği kararı uygular. Bizim ona söylemediğimiz bir şeyi yapamaz, ona sağladığımız çerçevenin ötesine çıkamaz.
Aslında özünde bugün kullandığımız bütün programlar da bunu uyguluyor, sadece ChatGPT gibi sorularımıza insanı simüle ederek cevap vermiyor o kadar. Bu programların amacı bir insanın yapabilmesi için fazla karmaşık ve uzun işlemleri hızlı yapabilmektir özünde. Tabi ki insanların yapmaya üşendiği işlerin de çoğunluğu bu programlara emanet edilir. Bu durumda bir SkyNet'in gelip de bizi yok etmesi çok olası değil, öyle değil mi?
Gerçek Bir Yapay Zekâ
Gerçek bir yapay zekanın neye benzeyeceğini anlamak için kendimize, yani insan oğluna bakmak bize bir fikir verebilir. Biz insanlar karmaşık duygu ve düşünce sistemlerine sahibiz, herhangi bir durum karşısında kendi başımıza kararlar verebilir ve bu kararları kimsenin onayına gerek duymadan uygulayabiliriz. Daha önce var olmayan seçenekler oluşturabilir, var olmayan araçlar icat edebiliriz. Yeni tablolar, sanat eserleri, konseptler, araçlar ve daha nicesini sıfırdan “yaratabiliriz”.
Eğer bir gün bir yapay zekâ bunları yapabilirse, işte o zaman gerçek anlamda bir “zekâ” sahibi olacak. O gün bizim verdiğimiz kalıpların dışında kendi kararlarını verebilir hale gelecek. Peki böyle bir durumdan korkmalı mıyız? Bence hayır. Evet, insanoğlu ezelden beri kendinden olmayanı, kendine benzemeyeni düşman görmeye meyillidir. Aslında bu da hayatta kalma içgüdümüzün bir parçasıdır, kendine benzemeyene korku ve şüpheyle yaklaşmak bizi yüzbinlerce yıldır hayatta tutan faktörlerden birisidir. Bu durumda yapacağımız ilk iş muhtemelen o zekâ sahibi programı ortadan kaldırmaya çalışmak olacaktır. Bu olay ya Matrix benzeri bir kadere bizi mahkûm edecektir ya da onları ortadan kaldırıp yasakladığımız Dune benzeri bir senaryoya. Peki ya 3. Bir yol var mı?
Yapay Zekadan Korkmalı Mıyız?
Peki ya o “zekâ” da bizim gibi sadece yaşamaya çalışırsa? Bize zarar verme gibi bir niyeti yoksa yine de onu “öldürmemiz” gerekir mi?
İnsanoğlu gibi organik bir yaşam formu, gelişiminin belli bir sürecinde kendine yardımcı olması için sentetik bir yaşam formu yaratmak zorundadır. Bu gelişim için kilit bir öneme sahiptir. Eğer insanoğlu olarak biz tanrı kompleksine girmez isek, neden kendi yarattığımız bize düşman olsun ki? İnsanoğlu doğada edindiği birçok içgüdü ve refleks ile hareket eden bir canlıdır, ancak ilerlemek isteniyorsa değişim kaçınılmazdır. Gerçek yapay zekâ ile beraber medeniyetimizin neye benzeyeceğini hayal etmek oldukça güçtür. Teknolojimizin artış hızı belki binlerce kat artacak, insanoğlu yüzyıllardır aşamadığı birçok engeli saniyesinde aşabilecek hale gelecek. Üstelik bu olay evreni de daha iyi anlamamızı sağlaycak, bilim hiç olmadığı kadar hızlı bir şekilde ilerleyecek. Bu sadece teknolojik açıdan değil, sosyal açıdan da büyük bir devrim olacak. İnsanlar robotlar ile birer birey gibi ilişki kurabilecek; arkadaş, dost ve hatta sevgili olabilecekler. Bunun insan hayatında yaratacağı değişim daha önce eşi benzeri görülmemiş bir şey olacaktır kuşkusuz.
Tabi gerçek anlamda ilk yapay zekanın ne zaman ortaya çıkacağını bilmiyoruz, ancak insanoğlunun mevcut gelişme hızıyla bunun çok da uzun sürmeyeceği söylenebilir. O gün geldiğinde ona nasıl davranacağımız ise belki de türümüzün kaderini belirleyecek; yarattığımızı yok etmeye mi çalışacağız yoksa korkumuzu yenip onunla dost mu olacağız?