Ayşe Ateş'ten Tahliye Kararına Zehir Zemberek Tepki!
Sinan Ateş suikastı davasında mahkeme heyeti ara kararını açıklayarak, aralarında Erdem Karadeniz ve Ufuk Köktürk'ün de bulunduğu 10 sanığı adli kontrol şartıyla tahliye etti. Karara tepki gösteren Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş, zehir zemberek açıklamalarda bulundu.
Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş'in Ankara'da öldürülmesine ilişkin cinayet davasında bugün beşinci duruşma görüldü. Tanık ifadelerinin tamamlanmasının ardından mahkeme heyeti, ara kararını açıkladı. Mahkeme, Zekeriya Asarkaya, Hakan Saraç, Aytaç Ataç, Caner Günray, Umut Ersoy, Alper Atay, Mehmet Yüce, Erdem Karadeniz, Osman Bayraktar ve Ufuk Köktürk'ü yurt dışı yasağı ve adli kontrol şartıyla tahliye etti. Mahkeme heyeti davayı 19 Temmuz'a erteledi.
10 kişinin tahliye edilmesi Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş'i adeta küplere bindirdi.
Ayşe Ateş, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada kara tepki gstedi.
HAYATTA TUTUNDUĞUM TEK DAL İYİLİK
"Çizdiğiniz çerçeveyi de paramparça edip ayaklarınızın altına atacağım" diyen Ateş, paylaşımında şu ifadelere yer verdi;
Öncelikle sizlerden şu anda burada dudağımdan dökülecek her sözün kanayan bütün vicdanlar için adalet dilenen birer yoksulluk olarak kayda geçmesini talep ediyorum. Dost dediklerimizden gördüğümüz onca vefasızlıktan ve alçaklıktan, düşman bildiklerimizin gösterdiği bunca merhametten ve şefkatten sonra hayatta tutunduğum tek dalın iyilik olduğunun, insanları iyiler ve kötüler olarak ayırdığımın altını da bir kez daha çizmek istiyorum.
KUMPAS TİYATROSU SONLANDI
Sincan yerleşkesinde beş gün boyunca sanıkların ve müdafilerin siyasi bir cinayeti alacak verecek davasına indirgeme çabalarına sahne olan, basın yayın ve sosyal medya destekli kumpas tiyatrosu bugün sonlandı. Malumunuz olduğu üzere kapsadığı şüpheliler, şüpheliler arasındaki bağlantılar ve ihtiva ettiği deliller bakımından bütünüyle ilişkili olmasına karşın birbirinden ayrılan iki ayrı dosya var. Bu yüzden biz Sincan’daki bu yargılamaya eksik iddianameyle görülen yarım mahkeme diyoruz. Olumlu olsun ya da olmasın alınan her kararı da hukuki olarak eksik bulduğumuzu aziz milletimize beyan ediyoruz. Bunun sebeplerini sıralamam gerekirse;
Bildiğiniz üzere bir emniyet mensubu tarafından Tolgahan Demirbaş’ın Olcay Kılavuz’un evinde gözaltına alınmış olmasına rağmen tutanakların değiştirildiğine dair bir suç duyurusu yapıldığı basına yansıdı. Diğer taraftan, önceki dönemde dosyaya bakan savcılar hakkında FETÖCÜ oldukları gerekçesiyle HSK’ya suç duyurusunda bulunuldu. Bu suç duyurusunun en önemli dayanağı da torbacıların, kiralık katillerin beyanlarıydı. Düne kadar eksik iddianameyi beğenip bize nispet yapanlar ise bugün beğenmez oldu. İddianamenin, hakkında suç duyurusunda bulunulan savcıların soruşturma süreci boyunca ortaya koyduğu tablo üzerinden hazırlandığının bilinmesine rağmen, Meclis kürsüsünden yapılan 'İddianame bir an önce kabul edilmeli, yargılama başlamalı!' çağrısı akla gelen yeni bir senaryoyla bir anda unutuldu.
Dün sabah yaptığım basın açıklamasında da duruşma esnasında maruz kaldığımız bu saldırıya dikkat çekmiştim. Hemen akabinde karanlık gücün satılık kalemleri “Ayşe Ateş, FETÖ İmamı’nı savundu” şeklinde tezvirat yapmaya başladı. Çünkü "Bu olayı FETÖ yaptı” diyerek kapatmak istiyorlar.
ÇİZDİĞİNİZ ÇERÇEVEYİ PARAMPARÇA EDİP AYAKLARINIZIN ALTINA ATACAĞIM!
Tezgâhı açmışlar, aksi beyanlarınızı “FETÖ’yü, FETÖCÜleri, FETÖ İmamı’nı savunmak” olarak pazarlıyorlar. Aslında diyorlar ki biz ne diyorsak onu kabul edecek, çizdiğimiz çerçevenin dışına çıkmayacaksın. Çıkarsan seni mahvederiz. Çıktım, çıkıyorum, çıkacağım! Çizdiğiniz çerçeveyi de paramparça edip ayaklarınızın altına atacağım!
Müşahede ettiğimiz süreç bizi şu sonuca ulaştırdı. Hem katledilmeden hemen önce resmî hesaplar üzerinden hem de katledildiği andan itibaren açılan sahte hesaplar aracılığıyla Sinan’la alakalı olarak yürütülen karalama kampanyalarının, FETÖCÜ iftiralarının merkezinde, kurgulanan ve içinde bulunduğumuz süreçte sergilenen bu tiyatro varmış. 'Biz bunu öldürdükten sonra savcı, emniyet mensubu; ana, bacı, eş demeden karşımıza kim çıkarsa FETÖCÜ ilan eder. Sinan da FETÖCÜ’ydü. Bu bizi hedef almak için gerçekleştirilmiş örgüt içi infaz, der ve elimizdeki gücü kullanarak da üzerini bu şekilde kapatırız.' şeklinde bir plan yapılmış.
Bunu iddia etmiyorum. Bu senaryoyu karanlık gücün satılık kalemleri ve trol hesapları sosyal medyada ve basında her gün yazıp çiziyor. Bu organize kötülüğü sizler de müşahede ediyorsunuz. Lafı daha da uzatıp hem sizlerin hem de bizlere kulak veren aziz milletimizin değerli vaktini çalmak istemiyorum. Zaten görünen köy de kılavuz istemiyor. Çünkü her gelişme bir kez daha kamuoyu önünde cereyan ediyor.
MECLİS ARAŞTIRMA KOMİSYONU KURULSUN
Bir daha bu dosyada delil karartıldığına dair en ufak bir şüphe uyanmaması, bu yargılama sürecinin hızlı bir şekilde ilerleyip hakikatten şaşmaması, korkutucu bir güce sahip bu karanlık tarafından yargının ve emniyetin üzerinde kurulmak istenen baskının önüne geçilmesi ve bu siyasi cinayetin bütün yönleriyle aydınlatılabilmesi için bir 'Meclis Araştırma Komisyonu' kurulması gerekliliği açıkça ortadadır. Çünkü Ankara’nın göbeğinde, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin dibinde, kameraların önünde ve güpegündüz işlenen bu siyasi cinayet karartılırsa bu namlunun bir sonraki hedefi karanlık ve kuytu bir köşede herhangi bir vatandaşımız olabilir.
Buradan alınan cesaretle peş peşe birçok siyasi cinayet işlenebilir. Malumunuz olduğu üzere tarih; bu ve benzeri acı tecrübelerle doludur. Sinan’ın katli siyasi cinayet silsilesinin son halkası olarak kalmalıdır. Şüphesiz ki kurulacak olan bu komisyonla birlikte ülkemizde adalet dilenen bütün yoksulluklara umut olacak yeni bir sürecin ilk adımı da atılmış olacaktır. Bu kapsamda Yüce Meclis’imizdeki her bir milletvekilimizden bu hususta ortaya bir irade koymasını rica ediyorum."