- Haberler
- Gündem
- Bebek Katillerinin Duruşması Yarına Ertelendi, Fırat Sarı Bebekleri Nasıl Öldürdüğünü Anlatacak!
Bebek Katillerinin Duruşması Yarına Ertelendi, Fırat Sarı Bebekleri Nasıl Öldürdüğünü Anlatacak!
İstanbul'da yenidoğan bebekleri anlaşmalı özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek, haksız kazanç sağlayan ve kusurlu davranışlarda bulunarak ölümlerine neden olan Fırat Sarı ve İlker Gönen'in aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanığın yargılandığı dava beşinci duruşmasında sanık Doktor İlker Gönen dahil 3 kişinin daha savunması alındı. Mahkeme alınan savunmaların ardından duruşmayı örgüt lideri Fırat Sarı'nın savunması alınmak üzere yarın sabah saat 10.00'a erteledi.
Bakırköy Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu'nun kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle konferans salonunda görülüyor. Duruşmaya, Fırat Sarı ve İlker Gönenin de aralarında bulunduğu 22 tutuklu sanık, 14 tutuksuz sanık ve taraf avukatları hazır bulundu. Bazı tutuksuz sanıklar ise, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı. Beşinci günde duruşma saat 10.15 itibariyle ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in savunması ile başladı. Özdemir'in savunmasının ardından Doktor İlker Gönen dahil 3 sanığın daha savunması alındı. Bugün alınan savunmalarla birlikte toplam 21 sanık savunmasını yapmış oldu. Mahkeme alınan savunmaların ardından duruşmayı örgüt lideri Fırat Sarı'nın savunması alınmak üzere yarın sabah saat 10.00'a erteledi.
ÇOK SAYIDA SİYASETÇİ DURUŞMAYA KATILDI
Öte yandan TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı ve AK Parti Osmaniye Milletvekili Yanık, Saadet Partisi Ankara Milletvekili Mesut Doğan, MHP Ordu Milletvekili Naci Şanlıtürk, DEM Parti Mardin Milletvekili Kamuran Tanhan, CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal, duruşma salonunda bulunurken, sanıklar ve mahkeme heyeti duruşma salonunda yer aldı.
'İSTANBULDA 4 KUVÖZLÜ AMBULANS BULUNUYOR'
Duruşmada savunma yapan ambulans şoförü tutuklu sanık Gıyasettin Mert Özdemir, "Suçlamaları kabul etmiyorum, ancak hasta yönlendirerek para kazandığımı kabul ediyorum. Burada bir gerçeği açıklamak istiyorum. İstanbul'da yalnızca 4 kuvözlü ambulans bulunuyor. Bu ambulansların bir hastaya ulaşması en az 2 saat sürüyor. Bu nedenle, tıp merkezinden yoğun bakıma ihtiyaç duyan bir hastanın sevk edilmesi ortalama 5-6 saat alıyor. 112 ekipleri bu süreyi bu kadar uzun tutmamak için yakındaki hastanelerle anlaşma yapılıyordu. Hastaneler, 112 protokol numarasını arayarak, hastaları kendilerine naklettiriyordu. Hasta bir an önce hastaneye gitmeli, fakat mevcut kurallar bu süreci hızlandırmaya izin vermiyor. Bu yüzden sevk zinciri bizim gibi kişiler aracılığıyla kırılıyor ve hastane bulunuyor. Biz doktorlarla konuşarak özel hastanelerin ambulanslarını kullanıyoruz ve 112 Acil Çağrı Merkezi'nden protokol alıyoruz. Böylece 5-6 saat süren sevk süreci, 45 dakikada çözülebiliyor. Bu, hasta bakımından daha uygun bir çözüm mü? Mahkemenin takdirine bırakıyorum. Şunu da belirtmek isterim. Yoğun bakım ünitesi olmayan hastanelerde, 112'ye durumun bildirilmesi 30 dakika sürüyor. Kamu hastanelerinde ise uygun bir hastane bulunması çok daha uzun zaman alıyor. Bu nedenle, hastaneler bizimle iletişime geçiyor. Biz, 45 dakika içinde hastaya uygun bir hastane buluyoruz. İstanbul Avrupa Yakası'nda, bebekleri taşımak için yalnızca 4 adet kuvözlü ambulans var. Buna karşılık, özel hastanelerde yenidoğan ünitelerine sahip her hastanede kuvözlü ambulans bulunuyor" dedi.
'HASTALAR GPS İLE TAKİP EDİLİYOR'
Özdemir, “Sevk algoritması ise yoğun bakımı olmayan bu hastaneler 112 nakil birimine mail olarak hasta bilgisiyle bildiriliyor ve bu işlem 30 dakika sürüyordu. 112 listesinde çeteleme kuralı var. Bu listede yoğun bakımı olmayan hastaneler hasta nakillerini kendi ayarlıyorlardı. Hasta nakillerinde çoğu kurallar pratikte ve teorikte uygulanmıyordu. Yaptığım iki sevk bildiriminde de sevk yönetimim sadece dört tane kuvöz ekibi vardı. Yani İstanbul Avrupa yakasında bebekleri kuvöz ihtiyaçlarını karşılayacak dört ekip vardı. İstanbul dışı 112 nakil biriminde ise bu nakillerin hepsini 112 birimleri biliyordu. Yoğun bakımlarında yer bulunmadığında beni arıyorlardı. İddianame bin 400 sayfa olmasına rağmen hiçbir 112 çalışanının bilgi sahibi olarak ifadesi alınamamıştır. Diğer il dışı 112 sağlık çalışanlarının da bu konuya ilişkin ifadeleri alınmalıdır. Kendi şahsımın 112 ambulans şoförü olduğumdan dolayı çok fazla algı operasyonu yapıldı. Bunu, savcı Yavuz Engin yapmıştır. Hiçbir kuvöz ihtiyacı olan bebeğin sevkini ben yapmadım. Ben acil çağrı bölümünde çalışmaktayım. Hastalar GPS ile takip ediliyordu. Benim hakkımdaki suçlamalar, hem 112'nin diğer çalışanlarını hem de beni zan altında bırakmaktadır" ifadelerini kullandı.
'EŞİM ASGARİ ÜCRETLE ÇALIŞIYOR'
Örgüt suçlamalarına ilişkin savunma yapan sanık Özdemir, "Ben hasta yönlendirmesi yaptığım dönemde, sadece Fırat Sarı'nın danışmanlık yaptığı hastanelere değil, diğer başka hastanelere de hasta yönlendirmesi yapıyordum ama her yerde sanki ben sadece Fırat Sarı'nın hastanesine nakil yapıyormuşum gibi bir algı var. Bu suçlamalar artık komiktir. Eşimin hiçbir yerde SGK kaydı yoktur. Sadece medisense sağlık şirketinde kaydı vardır. Eşim, bu hastane içerisinde bulunan güzellik merkezine gelen hastalarla ilgileniyordu. Eşim asgari ücretle çalışıyordu. Eşimin çalıştığı Medisense'nin patronu Fırat Sarı'nın eşidir. Eşimin sigortalı olarak gösterilmesine ilişkin tek konuşacak kişi, ben ve Fırat Sarıdır. Çok büyük bir yanlış anlaşılmayla eşimin ismi zikrediliyor. Doktor Ahmet Kebir'in dosyada ismi yoktur. Bu iddianamenin ne kadar ilgisizce ne kadar tutarsızca hazırlandığı bellidir. Bilerek veya isteyerek tutukluluk sürem uzatılmaktadır. Kendim sadece 112 de ambulans şoförü olarak değil, birçok sağlık alanında çalıştım" dedi.
'SAVCI TARAFINDAN 10 BEBEK ÖLÜMÜNDEN SORUMLU TUTULDUM'
Özdemir, “Her ne kadar 10 bebekle suçlansam da adım sadece Kaya bebekle geçmektedir. Yine savcı Yavuz Engin tarafından art niyetli olarak 10 bebeğin ölümünden sorumlu tutuluyorum. Soruşturma Savcısı Yavuz Engin art niyetli davrandı" dedi. Mahkeme Başkanı, 'Savcı neden art niyetli oluyor? Görevini yapmışsa bu art niyet mi? Görevini yapmak senin nazarında art niyet mi? Asıl savcı bu işin üzerine gitmezse art niyet olurdu' dedi.
Özdemir "Savunmamı sadece Kaya Bebek üzerinden yapabilirim. Kaya bebek, bir bebek sevki değil gebe sevkidir. Gebe özel Esencan Hastanesi'ne geliyor. Annede bir risk durumu olduğu yoğun bakım ihtiyacı olabileceğinden dolayı 112'ye bildiriliyor. Gebe sevki ile ilgili armalar kamu hastanelerine yapılır. 28 haftalık gebe birinin sevkiyle başlayan bir süreçti yani. 112 nakil birimine bu hastayı bildirdiler. Gebe sevki ile ilgili aramalar sadece kamu hastanelerine yapılıyordu ancak o hastanelerde yer olmadığı için 112 kuralı gereği hiçbir özel hastaneye sevki yapılmamıştır. Saatler sonra yer bulunamadığı için hastanın kendi imkanlarıyla özel hastaneye sevki sağlanmıştır. Ben, Esenler Güney Hastanesi Başhekimine söyleyerek sevkini sağladım. O kadar ağır suçlamalar var ki sanki üçüncü basamak hastayı sevk etmemişiz gibi savcı tarafından hedef gösterildik" dedi. Mahkeme Başkanı sanığa, "Hiç sevk yapmamış gibi konuşuyorsun ama konuşmalarda sevk yapacağın hastaları 112'ye bildirtmeyeceğini söylüyorsun, ne demek istiyorsun" diye sordu. Sanık ise, "Bildirmeyeceğimden kastım 112'ye bildirdiğimde zaman açısından değişiklik olmayacak, hastanın sevk süresinden bahsediyorum" diye cevap verdi. Mahkeme Başkanı, çapraz sorgusunda sanığın 112 ile arasında, 'Suriyeli hasta istemiyorum, Türk hasta sevk etmemiz lazım' konuşmasını sordu. Sanık, 112, özel hastanelerde Suriyeli hasta kabul etmediklerinde Türk hastayı bu hastaneye kabul etmiyor. Bu yüzden böyle dedim" şeklinde konuştu.
'HASTA YÖNLENDİRMEDEN PARA ALDIM'
Ambulans şoförü Özdemir, “Hasta yönlendirme yaptığım için Medisense işletmeden Birinci ve Şafak hastanelerinden para aldım. Maddi kazanç elde ettim. Esenler Güney hastanesinde hiçbir maddi menfaat yoktur, ödeme almadım. Hastane yönetiminden kimse ile muhatap olmuyorum. Muhasebe ile muhatap oluyorum. Anlaşmayı ise hastane yöneticilerinden Ali Aksu ile anlaştım. Medisense şirketinde ise Fırat Sarı ile anlaştım. Net bir tutar diye bir şey yok, genel anlamda sevk ettirdiğimiz, yönlendirme yaptığımız hasta kadar tutar ödenirdi. Bağcılar Şafak Hastanesi'nde Mustafa Kazan ile görüşme yaptım. Görüşmeden Semiha Arslan'ın bilgisi yoktur. Bağcılar Medilife Hastanesi'ne hasta yönlendirme yaptım. Hasta yönlendirme de İlker Gönen ve Fırat sarı ile görüşüyordum daha çok İlker Gönen ile görüşüyordum. Hastaları çevrem olduğu için buluyordum. Tapelerde '112'ye bildirmeyeceğim böyle sevkleri bildirmiyorum' demedim hastaları 112'ye bildirip bildirmeyeceği hastane yönetimine bağlı, buradaki söz konusu çeteleme listesidir. Sevklerin 112 ye bildirmeme yolu var. Orada kendimin bildirme ya da bildirmeme gibi bir söz konusu yoktur. Hastaneler boşaldığı zaman tarafım sürekli aranıyor hasta alabiliriz diyerek, bu yüzdendir aranmalarım. Serdar Yüksel ile aramda abi kardeş ilişkimiz vardır kendisi hasta yönlendirme yapmıştır bu hesap hareketleri onun ödemesidir. Yapılan hasta sevkleri il dışıdır. İl dışı hasta nakil birimde oluyor yer olmadığında Serdar Yüksek ile iletişime geçiliyor onun hastanesinde yer yoksa bana yönlendirme yapıyor. Hasta sevklerin hastane sayılarını biliyor soruyorduk" dedi.
'TAPE KAYITLARI HASTA SEVKİ İLE İLGİLİ'
Sanık Özdemir, telefon görüşmesindeki '112'ye bebek bildirsek bebek alamayız ki' konuşmasıyla ilgili, "Çeteleme usulüne göre yapıldı. Bildirip bulunamadığı hastalar İstanbul dışıdır. Bu yer bulunma süresinin 5-6 saate kadar uzandığını anlatmaya çalışıyorum. İstanbul 112 nakil birimi bebeklere yer bulamıyor demiyorum. Hastanelere bu yüzden bildirmiyorum dediğimi anlatmaya çalışıyorum. Tape kayıtları hemen hepsi hasta sevkleri ile ilgili. 67 bin 500 TL para almıştım hasta yönlendirme için. Fırat Sarı ile görüştüğüm zamanlar oldu. Fehmi ile görüşmemde herhangi bir maddi kazanç elde etmedim. Kazanç elde ettiğim hastaneleri size söyledim. 'Bebek ne zaman geldi, kaçta entübe oldu, 'onlara yapacak bir şey yok normal geliyor, çok ortalığız herkes nerede çalıştığımızı biliyor' konuşmasında kendimin 112 hasta nakilde çalıştığım için bu işlerde adımın çok duyulmasını istemiyordum. Hastaların da nereden nasıl geldiğini dosyada usulsüzlük olmadığı belirtildi. Hastanelerin hepsi 3. basamaktır. Mehmet Gürel ile Fırat Sarı arasında 'kaç tl veriyorsun mesajına cevap, '20 bin tl veriyorum üstüne eşine sigorta yapıyorum' konuşmasını ise kendisinin bir ricası olduğunu anlattım. Hastaneler ile ilgili teklifi kabul etmediğim ortadadır.
'BEBEK ÇALMA DEĞİL, ALMA'
Özdemir, “Fırat Sarı ile ayrılma süreci mevcut hastane yoğunluğundan, hasta yönlendirme konusunda işi komple bırakmak istediğimden konunun Fırat Sarı ile olmadığı belli. Kendisiyle ayrılık sürecinde bir sürü dedikodu, tape kaydı olay çığırından çıkmıştır. 60 bin lira maaş, hasta başı bin lira gibi bir ödeme yapıldığı tape kayıtlarında bellidir. Kendisine 6 hasta sevki yaptığıma dair bir konuşmalar vardır. Mustafa Kazan ile 'bebek çalacağız' konuşmamda tek bir harfim bile ne kadar anlamı değiştirdiği bellidir çalacağız değil alacağız, bunu bile medyaya bebek çaldılar diyerek ismim zikredilmiştir. Güney Hastanesi2nde Doktor Ali beyin yerine çok fazla konuştuğuma dair tape kayıtları yoktur. Güney Hastanesi'nde bir anlaşma yapmadım. Onlarda hasta sevk ile bir anlaşma yapma mümkün değildir zaten çok küçüktür" dedi.
'ÇOK BOŞ VAKTİNİZ VARMIŞ, 112 SİZİ FAZLA ÇALIŞTIRMALI'
Mahkeme Başkanın 'Sen Doktor Ali diye tanıtıyorsun kendini doktorun haberi var mı?' Sorusuna cevap veren sanık, “Var başkanım. 112 çok fazla aradığı için doktorlar muhatap olmak istemiyorduö Mahkeme Başkanı, '112'de çalışıp nasıl yapıyorsun tüm bunları. Ambulans şoförüsün; ama ayrıca TAG sürücüsüyüm diyorsun, telefonlara bakıyorsun. Çok boş vaktiniz var. Demek ki sizi daha fazla çalıştırmak lazım. Demek ki sizin de normal memur saatleriyle çalışmanız gerekiyor' demesi üzerine sanık, “Ben çalışmayı seviyorum başkanım. İlaç satışı hakkında bir bilgim yok, 112'de işçi statüsünde çalışıyorum, mart ayının sonunda işten atıldığım gösterildi. Nisan sonunda tutuklandım, disiplin soruşturmasında ifade verdim. Her hastanenin tüm birimlerinde işletme olduğunu biliyorum" dedi.
'CANLANDIRMA İŞLEMİ YAPTIK'
Melek Süleymanoğlu, Öykü Helvacı, Havanur Karakoç ve Ayaz Karaduman bebeğin ölümünde sorumluluğu olduğu iddianamede belirtilen tutuklu sanık Dursun Eryılmaz, “İlk bebeğe 3 canlandırma yapıldı. Bebeğin başındaydım. Canlandırmalara cevap vermedi ve eks oldu. Bir bebeğin ölümü ile ilgili basın tarafından linç edildim, ölümünden sorumlu tutuldum. Karakoç Bebek, Yalova'da doğdu. Bağırsaklarında çürüme olduğu söylendi. 112 tarafından bize sevk oldu ve yatışı yapıldı. Gerekli, tetkik ve tedavileri alındı. Çocuk cerrahisi değerlendirdi. Hasta ameliyat edildi, entübe şekilde yatıyordu. Gözlemden sonra beslenmeye başlandı. Çocuk kilo almadı kilo kaybetti. Çocuğun Bağırsaklarında emilim bozukluğu vardı. Bu bebek de eks oldu. Bebeğin başında da ben vardım. Bebeği entübe ettim. Müdahale ettim toparladım döndü. Sonra genel durumu bozuldu. Canlandırma işlemi yaptık ama 2 saat sonra eks oldu. Akşam polis geldi. Ben sonradan geldiğimde polisi görmedim. Polis çıkıp gitmişti. Basında en çok Karakoç bebek tarafından linç edildim. Karaduman bebeğin ölümüne ilişkin ise Küçükçekmece Kanuni Sultan Süleyman Eğitim Araştırma Hastanesi'nde doğduktan sonra solunum sıkıntısı, kan şekeri düşüklüğü nedeniyle hastanemize 112 aracılığı ile sevk edildi. Hastaya damar yolu açıldı. Tedavisine başlandı. Bebek yatışı devam ederken eks oldu. 45 dakika canlandırma işlemi yaptık nöbetçi doktor vardı o saatte. Bana hiç haber verilmedi. Bana olayı sonra anlattılar. Bu bebek de bu şekilde eks oldu. Melek Süleymanoğlu bebeği hatırlayamadım bir bebek. Ama anladığım kadarıyla bebek solunum sıkıntısı ile başka bir hastaneden bize geliyor" dedi.
'GÜNLÜK EPİKRİZ YAZMA KURALI YOK'
Dursun Eryılmaz “Benim maaşım şirketten yatıyordu. Şirketin kimin olduğunu bilmiyordum. Tutuklanmadan birkaç ay önce Fırat Sarı'yı gördüm. 'Ben buranın işletmesini devraldım' dedi. Ben o şekilde Fırat Sarı'dan maaş aldığımı anladım. Bizde günlük epikriz yazacağız diye bir kural yok. Notlar alıyorduk. Sonrasında da yazabilirdik.
Mahkeme başkanı tarafından İlker Gönen ile Çağla Durmuş arasında geçen 'Dursun abiyle ağzın bir olsun yani' konuşması Eryılmaz'a sordu. Sanık bu konuşmaya ilişkin 'Polis geldiği için o gün tedirgin olduklarından böyle söylemişlerdir' 15 yıl yenidoğan yoğun bakım ünitesinde çalıştım. Epikrizleri bilgisayarımda e-devlet şifrem ile sisteme atarım kimse değiştiremez" dedi.
'BU AKŞAM BİR GALATASARAY MAÇI VAR'
Eryılmaz, “Bağcılar Medilıfe'da part time, TRG Hospital'de çalıştım. Karakoç bebek ölümü hakkında, bebek ölmeden eve gitmedim, öldükten sonra eve gittim. Polis çağırınca yeniden hastaneye geldim. İlker Gönen ile hemşire Çağla Durmuş arasında geçen 'Ya eks oluyorsa, şu Dursun çıkmadan eks olsun. Bu akşam bir Galatasaray maçı var yani' diyaloğunun sorulması üzerine, "Ben o hastanede belli saatlerde çalışıyordum. Bebek de zaten ben çıkmadan saat 14.00 sıralarında eks oldu. Kaya bebek avukatı, 'saat 13.00 itibariyle başlayacağınız zaman kadar kim çalışıyor' sorusuna cevap veren sanık, 'bana sormayın hastane yönetimine sorun' dedi. Fırat Sarı'nın Avukatı, 'Kadan bebekle ilgili Fırsat Sarı'ya danıştınız mı' sorusuna cevap veren sanık, 'Ben Fırat'a ne danışacağım? Kıdem olarak ben üstteyim' Ayaz bebeği hastaneden zorla almadım. Ailenin akraba evliliği olduğu söyleniyordu. Bunun üzerine söz alan müşteki avukatı, Ayaz bebeğin akraba evliliği olmadığının raporlandığını aktardı. Mahkeme Başkanı, Sanığa Fırat Sarı ile arasında geçen epikriz konuşmasını sordu, sanık, 'Epikriz yazmak benim görevim değildi. Ben sadece hastaların durumlarını sisteme yüklerdim. Karakoç bebekle ben ilgilendim ama epikrizleri ben yazmadım. Benim odam, yeni doğan yoğun bakımının içerisindeydi. Bağcılar Medilife Hastanesi'nde part time çalışıyordum. Ayaz Karaduman bebeğin eks olduğundan haberim yoktu. Karakoç bebeğin ölüm nedeni bağırsak sorunu gibi sorunlar değil, yetersiz beslenme sorunu olarak açıklandı bu yüzden basında bebeğin açlıktan öldüğü bilgisi yayıldı" dedi.
'BASIN MÜVEKKİLİMİ BEBEK KATİLİ YAPTI'
Fırat Sarı'yla ilgili konuşan Dursun Eryılmaz, “Fırat Sarı'yı çocuk pediatrisi olarak tanıyorum. Ben onun yanında çalışmadım. Benim çalıştığım hastaneyi Fırat Sarı satın aldı. Fırat Sarı ile çalışırken aylık 50 bin lira, 1 buçuk yıl içerisinde 800 bin lira para aldım. Bebeklerin yoğun bakımlara transfer edileceğini biliyorduk. Hasan Basri bizim hastanede çalışmıyor, Fırat Sarı'nın yanında görmüştüm. Çorlu Reyap'ta bir defa çalıştım. Ben hastanenin çalışanı olarak her yerde çalışıyordum. Bu sadece yeni doğan değil her yerde böyle. Kanuni Sultan Süleyman Hastanesi'nde çalıştım. Bebeğin ölüm haberini İlker Bey verdi ama aradan bir yıl geçti tam olarak emin değilim. Klavye bilgim çok az olduğu için epikrizler konusunda sekreter ve hemşirelerden klavye için destek aldığım zamanlar olmuştur. Karan bebeğin ölümüne ben neden olmadım. Mahkeme Başkanı sanığa, tapelerde yer alan ve İlker Gönen'in Fırat Sarı'ya 'Dursun abi bir tane ben göbek açayım demiş, göbeği mahvetmiş. Mahvettikten sonra Cansu'ya vermiş' dediği tapeyi sordu. Sanık, 'Bu soruyu İlker ve Fırat Sarı'ya sormanız daha iyi olur, böyle bir şey başıma gelmedi. Göbek açmak çok basit bir işlem. Bu tür işlemleri yapabilecek düzeydeyimdir. Konuşmaların dedikodu mahiyetinde olduğunu düşünüyorum' Duruşmada, sanık avukatı, basın mensuplarına tepki göstererek, 'Mahkemenin bir hükmü kalmamıştır, basın mensupları müvekkilim dahil herkesi bebek katili yapmıştır' dedi.