- Haberler
- Savunma Sanayi
- Dünden Bugüne PKK'nın Kullandığı Silahlar ve Menşeileri (2003-2015)
Dünden Bugüne PKK'nın Kullandığı Silahlar ve Menşeileri (2003-2015)
Yazı dizimizin bu ikinci bölümünde, 11 Eylül saldırıları ile beraber dünyada değişen tehdit algısına müteakip Amerika öncülüğünde Batı ülkelerinin Irak ve Afganistan'ı işgaliyle beraber PKK terör örgütünün geçirdiği değişimi ele alacağız.
PKK terör örgütü, 1980’lerden 2000’lerin başına kadar Türkiye içerisinde ve dışarısında Türklere karşı birçok eylem gerçekleştirdi. Bu terör eylemleri neticesinde birçok vatandaşımız hayatını kaybetti. Ancak şanlı Türk ordusunun kararlı mücadelesi neticesinde örgüt her geçen gün daha zor duruma düşüyordu. Örgüt bu zor durumdan kurtulabilmek için Dünyada esen değişim rüzgarlarından faydalanmaya çalışacaktı.
1991 yılının 26 aralığında Sovyetler Birliği’nin dağılması ile birlikte Dünya Amerika’nın insafına kalmıştı. Rakibini alt ederek tek süper güç olarak Dünya’yı istediği gibi yönetmeye çalışan Amerika, iki kutuplu dünya düzeninde kısmi barış sağlanmış tartışmalı bölgelerde canının istediği gibi davranarak yüzbinlerce kişinin ölmesine sebep oldu. Yugoslavya, Somali, Irak ve daha birçok çatışma sahasına doğrudan veya dolaylı bir şekilde müdahale ederek bölgelerdeki çatışmaları daha büyük çıkmazlara soktu. O dönemde Rusya büyük bir buhran içerisinde olduğundan ve Çin’in de henüz gerekli güce erişememiş olmasından dolayı Amerika karşısında biri olmaksızın Dünyanın jandarması gibi hareket etmeye başlamıştı.
Tüm bu çatışmaların yakıtı tabi ki de silahlardır. Sovyetler Birliği’nin dağılması ile birlikte devasa Sovyet cephaneliği Amerikalılar, Avrupalılar, Çinliler, mafyalar ve eski Sovyet askerleri tarafından yağmalandı. Sadece hafif silahlar değil tanklar, helikopterler hatta savaş uçakları bile satıldı. Sadece Ukrayna’da kalan ve kaçak yollarla satılan cephaneliğin bugünü parası ile 900 milyar dolarlık bir değere sahip olduğu düşünülüyor. Birliğin dağılmasının ardından kurulan devletler ekonomik ve politik sorunlar üzerine doğdukları için olanları engelleyemediler, özellikle de Rusya.
Tüm bu cephanelikten elbette terör örgütleri de faydalanmıştı. Ağır silahlara da erişim yolunu açan örgütler, gittikçe daha agresif bir hale geldiler. PKK’da bu furyadan nasibini almış, birçok ağır silaha kavuşmuştu. Ancak PKK’nın büyümesindeki en büyük etken bu değildi. PKK 2000’lerin başı ile birlikte Türk ordusu karşısında tutunamayacağını anlayınca kendi terör eylemlerini meşru bir zemine oturtmak için çaba sarf etmeye başladı. Özellikle Batı ülkelerine ve ABD’ye terör eylemlerini sanki haklı bir davaymış gibi pazarlamaya çalışan bu kanlı örgüt, Türk düşmanlarının ilgisini üzerine çekmeyi başardı.
2003 yılına kadar PKK, özellikle Avrupa ülkelerinden destek bulmayı başardı. Soğuk savaşın bitmesi ve Berlin duvarının yıkılması ile birlikte Özellikle Batı Avrupa ülkeleri, üstlerindeki baskıdan kurtulduktan sonra Türk düşmanlığı yapmaya kaldıkları yerden devam etmeye başladılar. Tarihsel bağlamda yenemedikleri ender devletlerden olan Türk devletine karşı hırsları neticesinde, PKK gibi Türk devletinin başına bela olan organizasyonlara tam destek vermekten geri kalmadılar. Almanya, İsveç, Norveç ve Hollanda’nın başını çektiği Avrupa ülkeleri, PKK yandaşlarına sığınma hakkı tanımalarının yanında örgüte silah ve para desteği yapmaktan da geri durmadılar. Bu dönemde özellikle Doğu Almanya’nın silah stoklarından örgüte ciddi bir destek yapıldı. Bunun yanı sıra diğer ülkeler de kendi üretimleri veya Doğu Bloğundan yasadışı yollarla elde ettikleri silahları örgüte ulaştırmaya başladı. Ayrıca örgüt bu dönemde mevzu bahis ülkelerde sözde temsilcilikler ve dernekler kurarak kirli emellerini dünya kamuoyuna haklı davaymış gibi göstermeye çalışan propaganda faaliyetleri yürütmeye de başladı.
2003 yılı ise örgüt için bir dönüm noktası oldu. Çünkü 2003 yılında Irak Amerikan güçleri tarafından işgal edildi. İşgalle beraber Irak tam bir kaosa sürüklendi. Devlet otoritesinin yerle bir olduğu ülkede ABD güçlerine karşı büyük bir direniş başladı. Nitekim Türkiye, Suriye ve İran gibi çevre ülkelerden bu direnişe katılımlar oldu. Amerikan güçlerinin Felluce gibi şehirlerde çok sert direnişlere maruz kaldı. Direnişin çok güçlü olması sebebiyle başkent Bağdat’taki gibi “yeşil” bölgelere sığınan Amerikan güçleri, ülkenin kalanını ise kaderine terk etti. İşgal sonrasında Irak’ta yaşanan bu kaos ortamından tabi ki de en çok PKK gibi terör örgütleri istifade etti. İşgal sonrasında Irak ve Amerikan ordusundan ele geçirilen silahlar karaborsada satılırken, örgütlerin militan bulması da çok kolaylaşmıştı. Ayrıca Irak’ın kuzeyinde bulunan Kürt Bölgesel yönetimi de Merkezi hükümetin gücünü kaybetmesi ve Amerikan hükümetinin desteğini almalarıyla beraber PKK Irak’ta daha da güçlü hale geldi.
Tüm bunların üstüne aslında bizi asıl olarak sıkıntıya sokacak olan olay 1 Mart tezkeresinin reddi olacaktı. Esasen Irak işgali boyunca ABD güçlerinin Türk topraklarını kullanmasını ve Türk ordusunun da Irak’ın kuzeyinden işgale katılmasını öngören tezkere TBMM tarafından Ret edilmişti. Bu tezkerenin reddi ABD için büyük bir hayal kırıklığı olmuş, bugün etkisini daha da çok hissettiğimiz bir “Türkiye’yi yok sayma” politikasının doğmasına sebep olmuştur. Tabi ABD tarafından gözden çıkarılmamız neticesinde, PKK terör örgütüne Amerikan yardımları da el altından başlamıştı.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen şanlı TÜRK ordusu kararlılık ile mücadelesini sürdürmeye ve terörün kökünü kazımaya devam etti ve ediyor. 2011 yılında Suriye iç savaşının başlaması ile birlikte 2015 yılında PKK’nın Suriye kolu olan YPG’nin güçlenmeye başlamasıyla ise terörle mücadelemiz her zamankinden de önemli bir hal almaya başladı.
M16-M4
Örgüt özellikle ABD’nin Irak’ı işgal etmesinden sonra ABD’den ele geçirilerek karaborsada satılmaya başlanan M16 ve onun karabina modeli olan M4’ü kullanmaya başlamıştır. Daha önce örgütün elinde çok çok az sayıda bulunan ve genelde Türk ordusundan ele geçirilen bu silahlar, zamanla örgütün sözde yetkili subaylarının kullandığı standart silaha dönüştü.
M16 aslında AR-15 silahının ABD ordusu tarafından bir miktar değiştirilmiş modelidir. 1960 yılında üretimine başlanan silah ilk defa Vietnam savaşında kullanılmıştır. Silahın narin yapısı sebebiyle Vietnam’ın yağmur ormanlarında çabuk bozulması, ABD askerlerinin Vietkong’dan ele geçirdikleri AK-47 tüfeklerini kullanmalarına yol açmıştır. Daha sonraları savaştan edinen tecrübeler ile sürekli modernize edilen tüfekler M4’ler ile birlikte hala Amerikan ordusunun standart piyade tüfeğidir. Ayrıca dünyada Türk ordusu dahil birçok ordunun envanterinde de bulunan silahtan günümüze kadar 10 milyondan fazla üretilmiştir. Tüfek 5.56x45 NATO mühimmatı kullanır ve dakikada 800 mermi ateşleyebilir.
M4 ise aslında M16’nın karabina versiyonudur. Yani iki tüfek namlu uzunlukları dışında birebir aynıdır. Esasen lojistik, zırhlı araç, tank ve istihkam gibi birliklere tahsis edilmek için üretilmiştir. Daha sonrasında özellikle 11 Eylül olaylarıyla birlikte daha meskûn mahal çatışmalara girmeye başlayan Amerikan birliklerinin temel piyade tüfeği olmuştur.
Konkurs
Konkurs, Sovyet yapımı bir tank savar füzesidir. Araç üzerine monte veya tripod üzerinde piyade tarafından kullanılabilir. 1962 yılında üretimine başlanmıştır. Batıdaki karşılığı Milan ve TOW’dur. 1974 yılında Kızıl Ordu envanterine alınmıştır. Aslen araç üzerinde kullanılmak için tasarlansa da piyade tarafından da kullanılabilir. Terör örgütü PKK özellikle 2000’lerde Hizbullah gibi terör örgütleri ve karaborsa yoluyla bu füzeleri elde ederek Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı kullanmıştır.
Konkurs 4km menzile ulaşabilen tel güdümlü bir ağır anti-tank füzesidir. Saniyede 200 m/s seyir hızına sahiptir. Füze hedefe giderken füze fırlatıcısı tarafından yönlendirilebilir. Savaş başlığı Tandem olup, zırhlı hedeflere karşı oldukça etkilidir. PKK tarafından da zırhlı araçlarımıza karşı kullanılmıştır.
Milan
Milan’da tıpkı Konkurs gibi ağır tanksavar füzesidir. 1960’larda Fransız-Alman ortaklığında tasarlanmış ve 1972 yılında NATO ülkelerinin envanterine girmeye başlamıştır. Hizmete girdiği günden bu yana neredeyse bütün çatışmalarda kullanılmıştır. Ordumuz tarafından da kullanılan silahı PKK karaborsadan, Suriye ordusundan ve ordumuzdan ele geçirerek zırhlı araçlarımıza ve karakollarımıza karşı kullanmıştır.
Konkurs gibi Tandem başlığa ve tel güdüme sahiptir. Konkurs’un aksine aslen piyade tarafından tripod ile kullanılmak için tasarlansa da araç üzerine monte halde de kullanılabilir. Menzili füzesinin tipine göre 2 ila 3km arası değişen sistemin hızı ise saniyede 200 m/s’dir. Yine Konkurs gibi füze ateşlendikten sonra tel güdümü sayesinde atıcının istediği yöne doğru döndürülebilir.
İgla
İgla; 1972 yılında geliştirilmeye başlanan ve 1981 yılında Kızıl Ordunun envanterine girmeye başlayan, tek er tarafından kullanılabilen ve alçak irtifada dolaşan hava hedeflerini vurmak için tasarlanmış bir hava savunma füzesidir. Sovyetler Birliği tarafından dünyanın birçok ülkesine de satılan füzeler, üretildiği günden bugüne neredeyse bütün savaşlarda aktif rol almıştır. Hava savunma kabiliyetlerinin en temel parçasını oluşturan MANPADS olarak da adlandırılan bu füze sınıfının öncüsü olan yine Sovyetler Birliği yapımı Strela füzesinin yerini alması için geliştirilmiştir. Ordumuzun envanterinde bu füzenin batı karşılığı olan Stinger bulunsa da Aselsan tarafından araştırma ve geliştirme projelerinde kullanılmak üzere bir miktar satın alınmıştır. PKK terör örgütü de bu füzeyi karaborsa, batı ülkelerinin istihbarat servisleri ve çeşitli diğer terör örgütleri yoluyla elde etmiştir. Geçmişte 2008 ve 2016 yıllarında PKK terör örgütü, iki kobra helikopterimizi bu füzeler ile düşürmüş ve 4 pilotumuzu şehit etmiştir.
Füzelerin menzili modeline göre 5 ile 6km arasında değişmekle birlikte Maksimum ulaşabildikleri irtifa ise 3.5km’dir. Hızı saate 570 m/s’ye çıkabilen füzelerin en önemli özelliği tek bir asker tarafından kullanılabilmesidir. Ağırlığı yaklaşık 18 kilodur ve kızılötesi tarayıcı başlığa sahiptir. Esasen helikopter ve alçaktan uçan savaş jetlerine karşı tasarlanmış olsa da günümüzde alçaktan uçan İHA ve SİHA’lara karşı da kullanılabilmektedir. Ukrayna işgali boyunca bu füzelerin ne kadar tehlikeli olduğu Rusya’nın verdiği helikopter ve uçak kayıplarından da net olarak anlaşılabilir.
Yazımızın bu bölümünde PKK terör örgütünün halkımıza ve ordumuza karşı gerçekleştirdiği kalleşçe saldırılarda kullandığı silahlara ve kimler tarafından sağlandıklarına yakından bakmaya çalıştık. Yazı dizimizin üçüncü ve son bölümünde ise 2015’den sonra YPG’nin güçlenmesiyle YPG/PKK terör örgütünün nasıl batılı ülkeler tarafından beslendiğine yakından bakacağız.