• Haberler
  • Siyaset
  • Erdoğan'dan Özel ile Yapacağı Kritik Görüşme Öncesi Kırmızı Çizgi Vurgusu: Taviz Vermeyiz!

Erdoğan'dan Özel ile Yapacağı Kritik Görüşme Öncesi Kırmızı Çizgi Vurgusu: Taviz Vermeyiz!

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'e gerçekleştireceği iadeyi ziyaret için tarih verirken kırmızı çizgi vurgusu yapmayı da ihmal etmedi.

Türk siyaset tarihinde uzun bir aradan sonra Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel'in Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yaptığı ziyaret, siyasette yumuşuma olarak algılanırken Erdoğan'da iadeyi ziyaret için tarih verdi.

Partisinin Kızılcahamam'daki İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nda konuşan Erdoğan, Kurban Bayramı'ndan önce bu ziyaretin gerçekleşeceğini açıkladı.

Türkiye'nin beklediği kritik ziyaret öncesi kırmızı çizgi vurgusu yapan Erdoğan, şunları söyledi:

"Türkiye'de siyasetin dünyanın pek çok ülkesine göre daha rekabetçi bir zeminde yapıldığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Seçim dönemlerinde rekabetin ve siyasi mücadelenin dozu doğal olarak daha da artıyor. Hem 14-28 Mayıs seçimleri hem de 31 Mart Mahalli İdareler Seçimleri, Türk siyasetinin rekabet düzeyi oldukça yüksek seçimlerden biriydi.

NİCE OPERASYONLARA MARUZ KALDIK

Ülkemiz sadece 10 aylık bir zaman diliminde, siyasi tansiyonun tırmandığı üç seçim sürecini üst üste yaşadı. Seçimler sadece ekonomimizi değil, toplumumuzu da yordu, yıprattı. Bilhassa 14-28 Mayıs seçimleri öncesinde siyaset sahnesinde yapılanları hiçbiriniz unutamayız. FETÖ'nün servis ettiği argümanlar üzerinden Rusya ile aramızı bozma girişimlerinden, mezhep ve köken temalı videolara, bölücü terör örgütü elebaşlarının rakibimiz için sabah akşam oy istemesine kadar bugün aklımıza getirmek dahi istemediğimiz nice operasyona maruz kaldık.

KAZANIYORUZ TİYATROSU TÜRK SİYASETİNİN UTANÇ HANESİNE YAZILDI

Sandık sonuçları ayan beyan ortada olduğu halde seçim gecesi oynanan, kazanıyoruz tiyatrosu Türk siyasetinin utanç hanesine yazılmıştır. Geriye dönüp baktığımızda kimi zaman gülerek kimi zaman endişeyle hatırladığımız nice olay, skandal, provokasyon ve müsamere yaşandı. Tarih ve maşeri vicdan asıl hakem olarak elbette bunları yargılayacak, kimi zaman ne yaptığını daha net olarak ortaya koyacaktır.

SİYASETİ YÜKSEK GERİLİM HATTINA MAHKUM ETTİLER

Biz de demokrasimizin selameti için bunun takipçisi olacağız. Tüm tuşlara basmalarına rağmen 14-28 Mayıs seçimlerine bekledikleri neticeyi alamayanlar daha sonra sırf koltuklarını koruyabilmek uğruna maalesef siyaseti yüksek gerilim hattına mahkum ettiler. Seçim sonuçlarını kabullenmek yerine farklı tartışmalarla milletin iradesine kara çalmaya, gölge düşürmeye çalıştılar. Sorumlu siyasetçiler gibi davranarak milletin ali menfaatlerini kendi şahsi hesaplarının önüne bir türlü koyamadılar.

KIŞKIRTMALARA RAĞMEN SOĞUKKANLI TAVRIMIZI KORUDUK

Sandıkta tecelli eden iradeyi yok sayan etik dışı beyanlar karşısında biz daima basiretle hareket ettik. Kışkırtmalara rağmen mutedil ve soğukkanlı tavrımızı koruduk. Enerjimizi polemiklerle israf etmek yerine ülkemize ve milletimize hizmet etmeye harcadık. Deprem bölgesinin yeniden ihyası ve ekonomideki sıkıntılar başta olmak üzere Türkiye'nin meselelerini çözmeye odaklandık.

31 Mart seçimlerinde milletimizin iradesi daha farklı tezahür etti. Biz de bunu öpüp başımızın üstüne koyduk. AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak milli iradeyi sorgulama, küçümseme, başkaları gibi sandığın itibarını zedeleme gibi yollara tevessül etmedik. Sonuçların belli olmasıyla özellikle seçim tartışmalarını geride bıraktık ve önümüzdeki 4 yıllık seçimsiz dönemi ülkemiz ve milletimiz için en verimli şekilde değerlendirmeye baktık.

CUMHUR İTTİFAKININ SERGİLEDİĞİ OLGUN TAVIR DİYALOG ZEMİNİ OLUŞTURDU

31 Mart sonrasında AK Parti'nin ve Cumhur İttifakı'nın sergilediği olgun tavır, siyasi partiler arasında yeni bir diyalog zemininin oluşmasına vesile olmuştur. Türkiye böylece seçim atmosferinden çıkıp asıl gündemine yoğunlaşma fırsatı bulmuştur. Bunu Türk siyasetinin ulaştığı yüksek tekamül seviyesinin bir işareti olarak görüyoruz.

KURBAN BAYRAMINDAN ÖNCE İADEYİ ZİYARET GERÇEKLEŞECEK

Biliyorsunuz 31 Mart sonrasında CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel, AK Parti Genel Merkezi'nde bizi ziyaret etti. Arayı uzatmadan inşallah Kurban Bayramı'ndan önce ben de kendisini iadeiziyarette bulunacağım. Sayın Özel'in ziyareti akabinde siyasette bir yumuşama arzuladığımızı, bunu tesis etmeye çalıştığımızı ifade ettim. Bu yumuşamanın bir tarafı iktidarsa bir tarafı da muhalefettir. Biz bu konuda son derece rahatız, özgüvenliyiz. Tekrar ediyorum. Biz kutuplaşmanın, kamplaşmanın, gerilimin tarafında hiç olmadık. Ama eğer yine de üzerimize düşen bir şey varsa hiç çekinmeden gereğini yaparız. Burada asıl olan muhalefetin kendi politikalarını gözden geçirmesidir. İktidarı gerilim yanlısı olarak yaftalamak kolaydır. Ancak asıl muhalefet, kendisini bu noktada samimi bir öz eleştiriye tabi tutmasıdır.

KIRMIZI ÇİZGİLERİMİZDEN TAVİZ VERMEYİZ

Şunun altını çizmek durumundayım. AK Parti olarak bizim de ittifak ortağımız olan Milliyetçi Hareket Partisi'nin de hiç kuşkusuz kırmızı çizgileri vardır. Aynı şekilde ana muhalefet partisinin, muhalefet partilerinin de kırmızı çizgilerinin olduğunu biliyoruz. Elbette siyaset belli bir çerçevede yapılır, belli sınırlar içinde yapılır. Biz yumuşama adı altında kimliğimizden, ilkelerimizden, duruşumuzdan, hassasiyetlerimiz ve kırmızı çizgilerimizden taviz verecek değiliz. Muhalefetten de böyle bir taviz beklemiyoruz. Ancak siyasetin, özellikle de muhalefetin yıkıcı, yıpratıcı, ötekileştirici bir zemin üzerinde ilerlemesi Türkiye'ye fayda değil zarar getirir.

Türkiye bu siyaset tarzının acısını geçmişte defalarca yaşadı, çok ağır bedeller ödedi. Vesayet güçleri ve oligarşik yapılar, siyasetin bu gerilimli atmosferinde kendilerine alan açtı, hatta demokrasiye müdahale imkanı buldu. Terör örgütlerine siyaseti dizayn fırsatı veren yine aynı kasvetli iklimdi. Türkiye düşmanları da bunu ülkemizin yumuşak karnı olarak gördü.

MUHALEFETİN ÇABALARINI TAKDİRLE KARŞILIYORUZ

Muhalefetin de son dönemde bu gerçeği görerek yeni üslup ve söylem geliştirme çabalarını takdirle karşılıyoruz. Şunu bir kez daha ifade etmek isterim. Bizim siyasette referansımız hukuktur. Hukuk içinde olduğu müddetçe her türlü eleştiriye, ifadeye, eyleme saygımız sonsuzdur. Ancak hukukun dışına çıkıldığında ülkenin mahkemeleri, hakimleri, savcıları elbette gerekeni yapacaklardır. Bu bizim için de geçerlidir, muhalefet için de geçerlidir, bu ülkede yaşayan her birey, her bir kurum için de geçerlidir. Terörü meşrulaştırmak hukuk dışıdır, sırtını terör örgütlerine dayamak hukuk dışıdır, şiddet hukuk dışıdır, şiddeti övmek hukuk dışıdır, darbe hukuk dışıdır, sokak eylemleriyle darbe girişimi hukuk dışıdır, hakaret, iftira hukuk dışıdır. Çok açık söylüyorum bizim hukuk karşısında boynumuz kıldan incedir. Şeriatın kestiği parmak acımaz.

Aynı tavrı, aynı tutumu muhalefetten de bekleriz, onların da hukuka saygı duymasını isteriz. Bizim siyasette yumuşamaktan kastettiğimiz hukuka, demokrasiye, insan haklarına saygı duyulmasıdır. Demokrasiyi ortadan kaldırmaya, insan haklarını çiğnemeye yönelik eylemler karşısında kimse bizden yumuşak tavır beklemesin. Özgürlükleri kısıtlamaya yönelik girişimler ya da özgürlük adı altında başkalarının özgürlüğünü daraltmaya yönelik eylemler karşısında bizden kimse yumuşak tavır beklemesin. Milletin inanç değerlerine, kutsallarına, mukaddesatına yönelik azgınlıklar karşısında kimse bizden yumuşak tavır beklemesin.

FETÖCÜLERLE ALAKALI KİMSE BİZDEN YUMUŞAMA BEKLEMESİN

Terör, terörist, terör örgütü karşısında, terörü destekleyenler karşısında, terörle arasına mesafe koyamayanlar, sırtını teröre dayayanlar karşısında insan canına kast edenler, bölücüler, FETÖ'cüler karşısında kimse bizden yumuşak tavır beklemesin.

Türkiye'ye saldıranlar, Türkiye'nin çıkarlarına zarar verenler, ülkemizin hak ve hukukunu çiğnemeye kalkan müstevliler kendi karşılarında kimse bizden yumuşak tavır beklemesin. Biz işte ana muhalefetten, muhalefetten de bunu bekliyoruz. Türkiye'nin bazı meselelerinin siyaset üstü bir yaklaşımla ele alınması, gerilimi zaten kendiliğinden düşürecektir. Milletin siyaset kurumundan beklentisi de bu yöndedir. Milletimiz bizden sandıkta kendisini temsil yetkisi verdiği siyasetçilerden ortak bir zeminde bir araya gelip derdine derman olmamızı bekliyor.

Örneğin terör karşısında, iktidarı, muhalefeti ortak bir tavır geliştirebildiğinde sadece gerilim düşmekte kalmayacak. Terör de artık tamamen miadını dolduracaktır. Mesela darbe anayasasının sivil, yeni, kuşatıcı ve özgürlükçü bir anayasa ile değiştirilmesi konusunda hep beraber el ele verebilirsek, sadece siyasetin havası değil, inşallah ülkemizin bahtı da değişecektir. Örneğin, Türkiye'nin çıkarlarını yurt dışında savunma ve başkalarına karşı koruma hususunda siyasi kimliklerin ötesine geçebilirsek, bu 85 milyonun her bir ferdine yarayacaktır.

Dar alanda siyaset yapılmaz, sıkılı yumruklarla musafaha olmaz. Bir elini tokalaşmak için uzatıp diğer eliyle arkasında hançer tutanlarla diyalog olmaz, uzlaşı olmaz. Nitekim geçmişte olmadı. 15 Temmuz ihaneti sonrasında şahsımızın ve Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin iyi niyetli gayretleriyle tesis edilen Yenikapı ruhu ne yazık ki birilerinin ihtiraslarına kurban edildi. Aynı aktörlerin medya ve sosyal medyadaki silahşörlerini kullanarak mevcut atmosferi kundaklamaya çalıştıklarını görüyoruz.

Milletimizin umutlarını artıran siyasetteki yumuşamanın bu sefer kelebek ömürlü olmamasını temenni ediyoruz. Her konuda aynı düşünmek, konuşmak, aynı cümleleri kurmak zorunda değiliz. Siyaset ve sosyal farklılıklarımız zenginliğimizdir, Türkiye'nin beşeri ve kültürel hazinesini yansıtan bireyler değerdir. Yöntemlerimiz farklı olabilir, üsluplarımız farklı olabilir, yaşam biçimimiz siyasetteki doğrularımız farklı olabilir. Ama hepimiz Türkiye'nin büyümesini, gelişmesini, kalkınmasını, daha fazla refaha ulaşmasını istiyoruz. Hepimiz evlatlarımızın daha müreffeh, ekonomik, askeri, siyasi ve sosyal bakımdan daha güçlü bir Türkiye'de yaşamasını arzu ediyoruz. Bunun önünde duran her ne varsa ortak tavır göstermemiz kaçınılmazdır.

Türkiye'nin 10 yıllardır ayağına pranga olan sorun terördür. Teröre karşı ortak tavır geliştirmeden Türkiye'yi daha ileriye götüremeyiz. Milletimizin kardeşlik bağlarını güçlendiren, devletimizin birliğini, bütünlüğünü perçinleyen, istiklal ve istikbal mücadelemize destek olan, içerideki ve dışarıdaki düşmanlara karşı demokrasimizi destekleyen her çabayı kimden gelirse gelsin teşvik ve takdir etmek görevimizdir.

Bakmadan Geçme