• Haberler
  • Gündem
  • Mustafa İslamoğlu Kimdir? Kadınla Erkeğin Tokalaşması Haram mı?

Mustafa İslamoğlu Kimdir? Kadınla Erkeğin Tokalaşması Haram mı?

Mustafa İslamoğlu, kadınların elinin sıkılmamasına tepki göstererek, 'Yahu vicdansız. İki saniye tut be. Bırak da elin yansın yanacaksa.' açıklamasında bulundu. Kamuoyunda Kadınların Elini Sıkmayan Erkekleri Vicdansızlıkla Suçlayan Mustafa İmamoğlu kimdir? Mustafa İmamoğlu Nereli? Kadınla erkeğin tokalaşması haram mı? Sorularının cevabı merak konusu oldu.

Kamuoyunda zaman zaman yaptığı açıklamalarla gündeme gelen Mustafa İslamoğlu, kadınlarla tokalaşmayan erkekleri vicdansızlıkla suçladı.

Katıldığı bir toplantıda kadınlarla tokaşlaktan imtina eden erkekleri vicdansız dindar olarak adlandırılan İslamoğlu, "Vicdansız dindarlık olur mu? Şu anda uydurulmuş din dediğim, büyük kitlelerin yaşamaya çalıştığı dindarlık vicdansız bir dindarlıktır. Düşünün ya çoğunuzun başına gelmiştir. Bizde yobazlık yıllarımızda başımıza geldi. Bir hanım efendi ile görüşürsünüz, hiç haberi de yoktur zaten. Bir devlet dairesindeniz veya hatırlı bir konumda hanımefendi gelir hem de şevkle gelir işinizi halletmek için elini uzatır. Aaa el havada. Nasıl bir vicdansızsınız? Siz nasıl bir vicdansızsınız? Tut ki senin dinine göre o ateş. Yahu vicdansız ateş olsa adam iki saniye tutar be! Bırak da elin yansın yanacaksa. Allah'tan kork be. Nasıl bir vicdansızsın sen, nasıl bir insafsızsın sen? Karşındakinin haysiyetini kırıyorsun. Onurunu, hatrını, gönlünü kırıyorsun. Dahası din hakkında öyle bir imaj veriyorsun ki o ondan sonra zaten din dedimi öh diyenler sınıfına girecektir. Siz nasıl bir vicdansızsınız? Bunu da din, bunu da takva diye adlandırmanız yok mu? Vallahi tüy dikiyor tüy. Vicdansız dindarlık olur, böyle olur en hafifi" ifadelerine yer verdi.

MUSTAFA İSLAMOĞLU KİMDİR?

İslamoğlu'nun açıklamalarının ardından Mustafa İslamoğlu Kimdir? Sorusunun cevabı merak konusu oldu.

Mustafa İslamoğlu28 Ekim 1960 senesinde Kayseri’nin bir ilçesi olan Develi’de dünyaya geldi.

İlk ve orta eğitimini doğduğu ilçede yaptı. Kendisi ilk hocasının babası olduğunu, ilk Arapça ve temel İslami ilimlerini ondan aldığını söyler.

Yükseköğrenimine, ilk önce Kayseri Yüksek İslam Enstitüsü’nde başlamış, akabinde İlahiyat Fakültesi’nde, daha sonra da Kahire, El-Ezher Üniversitesi’nde İslam Hukuku Fakültesi’nde sürdürmüştür.

Yazın hayatına edebiyatla başlamış, ilk makalelerini 1980’de Milli Gazete’de, daha sonra 1982-83 yılları arasında Yeni Devir gazetesinde yayınlamıştır.

Edebi ürünlerini ise Mavera, Aylık Dergi ve Dergah gibi yayın organlarında yayımlamış ve üniversiteler arası şiir yarışması birincilik ve ikincilik ödülleri almıştır. Hocamızın, şiirlerinden oluşan ilk kitabı Heyelan, 1987 yılında Aylık Dergi Yayınları tarafından yayınlandı. 1989 yılında ise İslami hareket önderleriyle yaptığı söyleşiler “Öncülerle Konuşmalar” adı altında kitaplaştırıldı.

Kahire’de eğitim için bulunduğu yıllarda bir yandan İslami araştırmalarda bulunmuş, bir yandan da dersler vermiştir.

Burada, 1990 yılında “İmamlar ve Sultanlar” adlı İslam tarihinin ilk 150 yılını ele alan eleştirel tarih niteliğindeki ve kendisinin ilk araştırma ürünü olan eserini vermiştir. Aynı yıl, “Yürek Devleti” adıyla İslami Hareket Eleştirisini de içinde barındıran ilk denemesini kaleme aldı ve aynı dönem Mısırlı yazar Safinaz Kazım’ın fi Mez’eleti’s-Sufur vel Hicab adlı eserini, “Kadının Özgürlüğü” adıyla tercüme ederek ilk çevirisini de yayımlamış oldu.

İlk cildini Kahire’de diğer ciltlerini Türkiye’de kaleme aldığı Anadolu İslami Hareketleri (şimdiki adıyla: İslami Hareketler ve Kıyamlar Tarihi) serisini 1991-93 yılları arasında peşi peşine yayımlamıştır. Bu serinin ilk cildini Hasan Ali el-Beyyumi ile birlikte Arapçaya çevirmiştir.

1993’de “İman” adlı eserini ve 1994 yılında geniş kapsamlı bir eleştiri niteliğindeki araştırma eseri olan “Yahudileşme Temayülü” adlı eserini verdi.

Seminer notlarından oluşan “Tavsiyeler I ve Tavsiyeler II” de bu tarihlerde yayınlandı(1995-1998).

Kahire-Mekke hattında yazdığı şiirlerini Yasin adlı kitabında 1991 yılında toplamış, 1996 yılında ise tüm şiirlerini Divan adlı eserinde bir araya getirmiştir. Kahire’de verdiği tefsir derslerini bir konulu tefsir örneği olan “Adayış Risalesi” başlığı altında kitaplaştırmıştır.

1992 yılının Ekim ayından beri başlattığı tefsir dersleri, 15 yıldır devam etmekte ve bu dersler Tefsir Dersi adlı siteden canlı olarak izlenebilmektedir. Yine 1998’de başlayan Tefsiru-l-Kur’an Te’vilu’l-furkan adlı görüntülü ve sesli tefsir projesinde bugüne kadar 170’den fazla ders yayımlamıştır. Proje, Kur’an’ın tamamının görüntülü olarak tefsirini hedeflemiş ve 2008 yılında tamamlanmıştır.

Görüntülü tefsir ile birlikte başlayan “Gerekçeli Meal” adı verilen Kuran’ın Türkçe tercüme çalışması da yukarıdaki projeyle eş zamanlı olarak yürütülmüş ve aynı tarihte tamamlanmıştır.

Hocamız, kimilerinde halen yazmaya devam ettiği Anadolu’da Vakit, Selam, Ribat, Yeni Şafak, Meydan, Aylık Dergi, Özgün Duruş gibi gazete ve dergilerde yayınlanan makalelerini Makalat, Şafak Yazıları, Dağarcık, Yokluğunda Düşülmüş Notlar, Savaş Kesmeyen Sözler, Sözün Gücü mü, Gücün Sözü mü, Yerliler ve Yersizler, Ayetlerin Işığında isimleriyle kitaplaştırmıştır.

Ayrıca kendisiyle yapılan söyleşiler, “Söyleşiler I ve Bir Yaradan Kurşun Çıkarır Gibi” adlarıyla yayımlandı.

Hocamız, bir gazetede yazdığı makale nedeniyle 1 yıl ve Ankara’da kapalı bir forumda sunduğu Kürt Sorununa İslami Çözüm başlıklı tebliğinden dolayı 1.5 yıl olmak üzere toplam 2.5 yıllık Gölcük Cezaevi’nde başlayan mahkumiyetini, Ankara Yarı açık Cezaevi’nde tamamlamıştır. Cezaevinde çok zor şartlar altında Macar Oryantalist Ignaz Goldziher’in De Richtungen der İslamichen Koranauslegung adlı eserini, Arapça tercümesinden Türkçeye çevirdi. 1997 yılında “Human Rights Watch Helmann-Hammet 1997” ödülünü aldı.

Hocamızın bunlardan başka II. Uluslararası Fetih Sempozyumu’nda sunduğu tebliğ, 1997 yılında “Yürek Fethi” adıyla kitaplaştı.

Mekke’de kaleme aldığı “Hac Risalesi” 1998’de yayımlandı. Aralık 2000 tarihinde dini çevrelerde hayli ses getiren eseri “Üç Muhammed”i yayımladı. Amerika/Atlanta’da verdiği seminerler, 2001’de “Hayatın Yeniden İnşası” İçin adıyla yayımlandı. Bunu 2000 yılında yayımladığı “Ne Yapmalı-Nasıl Yapmalı-Kiminle Yapmalı” adlı eseri takip etti.

Yazar, 1983 yılında kaleme aldığı “Seyrani” adlı ilk edebi kitap çalışmasını 2002’de yayımladı. “Allah: Tanımak-Bilmek-Anlamak, Kur-an Surelerinin Kimliği. İslam Nedir” eserlerinden sonra; ” Hayatı İnşa Eden Kur’an Kavramları, Kur’an Peygamberi Hz. Muhammed, Kur’an ve Tabiat Ayetleri Işığında Yaratılış ve Evrim” hocamızın yayımlanmış son üç kitabıdır.

KADINLA ERKEĞİN TOKALAŞMASI HARAM MI?

Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi'nde Tokalaşma ile ilgili yer alan bölümde şu ifadeler yer alıyor:

"1. Kişinin evlenmesi ebediyen haram olan akrabalarından biriyle tokalaşmasında sakınca bulunmadığı ifade edilmiştir. Bunlar nesep, sütakrabalığı veya sıhriyet yoluyla kurulan akrabalıklardır. Ana-baba, dede-nine, kardeşler, yeğenler, hala ve teyze gibi nesep bağıyla, sütanne, sütkardeş gibi süt akrabalığı yoluyla ve kayınvâlide, gelin, babanın eşi, eşin kızı gibi sıhriyet bağıyla akraba olunanlarla musâfahada bir sakınca görülmemiştir. Ancak fakihlerden bu sınırı dar tutarak sadece usul ve fürûa veya nesep bağıyla akrabalığa hasredenler de vardır.

2. Aralarında Hanefîler ve Hanbelîler’in de yer aldığı fakihlere göre mahrem olmasa da yaşlılarla musâfahada bir sakınca yoktur.

3. Yine herhangi bir akrabalık bağı bulunmasa da küçüklerle tokalaşma Mâlikîler dışındaki mezheplere göre câiz görülmüştür. Bütün bu gruplarla ilgili musâfahanın cevazı normal şartlar altında geçerli olup gayri meşrû eğilimler söz konusu ise haram hükmünü alacağı ifade edilmiştir.

4. Mahrem olanlar dışında karşı cinsten genç ve orta yaşlılarla tokalaşmaya kadim dönemde fakihler cevaz vermemiştir; günümüzde ise iki farklı görüş bulunmaktadır (Abdünnâsır, s. 31-56). Cevaz vermeyenler, Hz. Peygamber’in biat alırken kadınlarla tokalaşmayıp sözle yetindiğine dair rivayetleri delil getirir (Müsned, II, 213; VI, 357; Abdürrezzâk es-San‘ânî, VI, 6-9). Ayrıca Resûl-i Ekrem, kendisiyle musâfaha yapmak isteyen kadınlara sözlü biatlaşmanın yeterli olduğunu ve kadınlarla musâfaha yapmadığını söylemiştir (Nesâî, “Beyʿat”, 18; Tirmizî, “Siyer”, 37; İbn Mâce, “Cihâd”, 43). Bunun yanı sıra karşı cinsten yabancılara dokunma ve onlarla tokalaşma onlara bakmayı yasaklayan âyetlerin hükmüne kıyaslanmıştır. Şâfiîler’de ve Hanbelîler’de karşı cinsle tokalaşma abdest hükümleri çerçevesinde de ele alınmıştır; çünkü bu mezheplere göre mahrem veya nâmahrem olsun karşı cinse dokunma abdesti bozar. Bazı kayıtlarla cevaz görüşünü benimseyenler ise çeşitli rivayetlerden deliller getirmenin yanı sıra yukarıdaki rivayetlerin bu konuda açık bir haramlık hükmü taşımadığı, o dönemde Arap toplumunda kadınlarla tokalaşma âdeti bulunmadığından Resûlullah’ın kadınlardan biat alırken kendileriyle tokalaşmadığı, onun bu uygulamasının tokalaşmanın haramlığına delâlet etmediği noktasından hareket ederler."

MUHABİR

Bakmadan Geçme