• Haberler
  • Siyaset
  • SP Lideri Mahmut Arıkan'dan 'Civciv Çetesi' Eleştirisi! Kadın Programlarına Tepki Gösterdi

SP Lideri Mahmut Arıkan'dan 'Civciv Çetesi' Eleştirisi! Kadın Programlarına Tepki Gösterdi

Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, partisinin Kadın Kolları'nın programında iktirarın 'en az üç çocuk' politikasını eleştirdi. Arıkan Gündeme ilişkin değerlendirmelerde de bulundu.

Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, partisinin Kadın Kolları’nın düzenlediği "Yeni Bir Dünya Vizyonu" programında konuştu. Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Arıkan, "Bir kadının yaktığı ışık, sadece bir haneyi değil, bir geleceği aydınlatır" dedi.

Kadınların ihmal edildiği, haklarının gasba uğradığı, şiddete, ayrımcılığa, sömürüye, istismara maruz kaldığı bir toplumun sağlıklı gelişebilmesinin mümkün olmadığını belirten Arıkan, "Bunu en acı şekilde tecrübe ediyoruz. Bugün, bunca ahlaki ve manevi tahribata rağmen, toplumsal yapımızı koruyorsak, bunu sağlam aile yapımıza ve aileyi ayakta tutan kadınlarımıza borçluyuz" ifadelerini kullandı.

"Aile yapımızı bozan ve ahlaksızlığı normalleştiren bu yayınlar karşısında yıllardır; kör, sağır ve dilsiz rolü oynuyorlar"

Günümüzde gençler ve aileler arasında en büyük problemin alkol, kumar, sanal bahis ve uyuşturucu madde kullanımı olduğunu, başka bir tehlikenin de sabah kuşağı programları ve dizi senaryoları olduğunu belirten Arıkan, "Bir muhalif kanalda, bir muhalif ekrana çıkınca yetkisini hatırlayanlar, aile yapımızı bozan ve ahlaksızlığı normalleştiren bu yayınlar karşısında yıllardır; kör, sağır ve dilsiz rolü oynuyorlar. Kendi kanallarınızda yayınlanan bu programlara son verin. Öyle yalandan soruşturma falan da istemiyoruz. Bu tarz programların yayından kaldırılmasını istiyoruz" diye konuştu.

"Asıl mesele, '3 çocuk' demek değil, bu üç çocuğu büyütmektir"

İktidarın "Aile Yılı" kapsamında yaptığı açıklamaları eleştiren Arıkan, bu söylemlerin "aileyi gerçekten koruyacak eylemler" yerine sadece popülist söylemlerden ibaret olduğunu söyledi. Arıkan, iktidarın "en az üç çocuk" politikasın ilişkin şunları söyledi:

"Gelin bunu Türkiye’nin gerçekleriyle bir ele alalım. Çok açık bir gerçeklik var. Gençlerimiz evlenemiyor. Manevi sebeplerle birlikte maddi sebepler öne çıkıyor. Düğün masraflarından dolayı hem gençlerimiz hem ebeveynleri çaresiz kalmış durumda. Evlenebilenler de çocuk sahibi olmaktan çekiniyorlar. Orada da aynı şekilde maddi sebepler ön plana çıkıyor. Bir çocuğun masraflarını karşılamak bile çok zorken, '3 çocuk' neredeyse aileler için hayal kalıyor. Sonucunda Türkiye’nin doğum hızı çok hızlı düşüyor, genç nüfus eriyor. '3 çocuk olsun' diyorsunuz, istiyorsunuz ama büyütmekten, korumaktan hatta yaşatmaktan söz etmiyorsunuz. Asıl mesele, '3 çocuk' demek değil, bu üç çocuğu büyütmektir. Asıl mesele, 'Bu işlerin kaderinde var' demek değil çocukların ölümündeki ihmalleri ortadan kaldırmaktır. Asıl mesele, 'Aile kutsaldır' demek değil, aileyi korumak için mücadele etmektir. Asıl mesele, 'Kadın ve çocuğa şiddete karşıyız' demek değil, kadını ve çocuğu koruyacak adımları atmaktır."

"Kadına karşı işlenen suçlarda cezaları caydırıcı hale getirecek, indirim ve erteleme uygulamalarına son vereceğiz"

İktidar olmaları durumunda, kadınların toplumun her alanında, karar alma mekanizmalarında kadınların liyakate dayalı olarak hak ettiğini alması için güçlü, kararlı ve adaletli politikaları hayata geçireceklerini söyleyen Arıkan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kadına karşı işlenen suçlarda cezaları caydırıcı hale getirecek, indirim ve erteleme uygulamalarına son vereceğiz. Kadınların güvenli çalışmasını, eşit işe eşit ücret almasını, iş-aile dengesini kurmasını sağlayacak yasal düzenlemeleri hayata geçireceğiz. Tarım ve kırsal kalkınmada kadın girişimciliğini destekleyecek, üretim ve paketleme programlarıyla kadınlarımızı ekonominin merkezine koyacağız. Emeklilik sistemini yaş değil, hizmet yılı esaslı hale getirecek, kadınların 25 yıl çalıştıktan sonra emekli olabilmelerinin önünü açacağız. Çocuklarına bakan annelere sosyal güvenceli ‘bakım desteği’ sağlayacak, evde çalışma ve doğum izni haklarını genişleteceğiz. Ev hanımlarını sosyal meslek statüsüne alacak, sigorta güvencesine kavuşturacağız. Medya ve sosyal medyada aile yapısını ve kadın onurunu zedeleyen içeriklere karşı etkin denetim mekanizmaları kuracağız. Düşük gelirli annelerin çocuk bakım masraflarını devlet olarak biz üstleneceğiz"

"Civcivlerin değil, bu millete musallat olan sırtlanların, gençlerimizi avlayan çakalların peşine düşün"

"İktidarın önceliklerinde ciddi bir sapma var" diyerek gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Arıkan, şunları söyledi:

"Bir yandan bu milletin toprağını, çiftçisini korumak için mücadele verirken; öte yandan, ülkenin dört bir yanında yaşanan tuhaflıklarına dikkat çekmeye devam edeceğiz. İktidarın önceliklerinde ciddi bir sapma var. Şimdi anlatacağım olay, bu sapmaya çok iyi bir örnek olacak. Bakınız, dün Aydın’da bir operasyon yapıldı. Bir çete çökertildi. Adı: ‘Civciv Çetesi’. Şaka gibi ama gerçek. İzinsiz civciv sattıkları gerekçesiyle gözaltına alınanlar var. Şimdi buradan soruyorum. Bu ülkenin gerçek problemi civciv satanlar mı yoksa sokaklarımızı zehirleyen uyuşturucu baronları mı? Gözaltına alınanlardan biri şöyle diyor: ‘Uyuşturucu baronlarını yakalamıyorlar, civciv baronlarını yakalıyorlar’. Biz de diyoruz ki, evet, civcivlerin değil, bu millete musallat olan sırtlanların, gençlerimizi avlayan çakalların peşine düşün. Milletin çocuklarını koruyacaksanız, yolunuzu kümeslerden değil, karanlık sokaklardan geçirin. Gerçek çeteleri, gerçek suçluları hedef alın.

"Eriyen sadece maaşlar değil; umutlar eriyor, sabırlar tükeniyor"

Görüyorsunuz, mesele sadece adaletin terazisindeki sapma değil, aynı zamanda bu ülkenin ekonomik terazisinde de büyük bir dengesizlik var. Bir yanda civciv satanlara operasyon yapan bir stratejik akıl, diğer yanda geçim derdine düşmüş milyonların feryadını duymayan bir iktidar var. Mademki mesele suçla mücadele; o zaman en büyük suç, insanları açlığa mahkum eden bu ekonomik düzen değil mi? Bakın ben size en büyük suçu söyleyeyim. Ocak ayında asgari ücret 625 dolardı, bugün 581 dolara düştü. Emekli aylığı 408 dolardı, bugün 380 dolar. Yani değerli misafirler, enflasyon karşısında asgari ücret ve emekli aylığı eriyor. Eriyen sadece maaşlar değil; umutlar eriyor, sabırlar tükeniyor. Buradan şu çağrıyı yapmayı, milletime borç biliyorum. Asgari ücret acilen güncellenmeli. Emekli maaşları insan onuruna yakışır hale getirilmeli. En önemlisi iktidar bu ülkeyi artık zamlarla değil, vicdanla yönetmeli. Biz bunların niçin olduğunu biliyoruz. Bunlar hep AK Parti’nin bilinçli yanlış kararları, plansız programları, tepeden inmeci uygulamalarının neticesidir.

Ülkemizde de birileri, dini hassasiyetler üzerinden 'rıza üretmeye' çalışıyor. Diyorlar ki, 'Gazzeliler hicret etsin, onlar muhacir biz de ensar olalım. Gün gelir geri dönerler' Öncelikle şunu açık ve net söylüyorum, bunun adı hicret değil tehcirdir. Yani zorla, bir halkın yerinden sökülmesi, yurtlarından sürgün edilmesidir. Bu plana uymak hiç kimseyi Ensar yapmaz. Ancak zalim yapar. Ensar olmak isteyen Gazze’nin yanında, siyonizmin karşısında dursun.

"Erdoğan ne Cumhurbaşkanı ne de Genel Başkan olarak Rümeysa kardeşimiz hakkında tek cümle kurmadı"

Diplomaside, uluslararası ilişkilerde nerede olduğumuza bir örnek daha vereceğim. 25 Mart tarihinde ‘bir terör suçlusu’ gibi gözaltına alınan Rümeysa kızımızın mahkemesi dün yapıldı. ABD, Rümeysa Öztürk’ün gözaltına alınması için hiçbir kanıt bulamadı. Tek gerekçe vardı. İsrail karşıtı eylemler yapması. Bunu da Washington Post yazdı. Hükümetin görüş, fikir, tavır ve amaç ortaklığı noktasında ABD yönetimi ve Trump’la sempatik ilişkilerini tüm dünya canlı yayında izledi. 'Dostum Erdoğan' ve 'Dostum Trump' cümleleri, hükümet severler tarafından takdir edilse de bizim tarafımızda ciddi kaygı taşımaktadır. Sayın Erdoğan dostluk hatırını kullanarak Trump’tan bir ricada bulunsa. Rümeysa kızımıza yönelik haksızlığın ve hadsizliğin sonlandırılmasını, hakkının iade edilmesini talep etse nasıl olur? Biz Sayın Erdoğan’ın, Trump’tan ricada bulunmasını istiyoruz. Bizim bu talebimiz karşısında, Sayın Erdoğan’ın ne Cumhurbaşkanı ne de AK Parti Genel Başkanı olarak; haksız yere gözaltına alınan, eğitim hakkı engellenen Rümeysa kardeşimiz hakkında tek bir cümle kurmadı. Hiç olmazsa Trump’ın dostu olarak bir cümle kurmasını istiyoruz. Sayın Erdoğan, Trump’ın hatırı için Rahip Brunson’u geri vermişti. Bakalım Trump, Erdoğan’ın hatırı için Rümeysa’yı özgürleştirecek mi? Yoksa bu 'dostluk' sadece karşılıksız bir hayranlık mı?"

Bakmadan Geçme